Gecem zifiri karanlık, nerde şehrin abbaraları?
Kalbim hatırlamıyor, taşlardan ruhsuz vefasızları.
Ben hep bekledim, kolay yazılmıyor sevda kıssaları.
Aydınlatın yüreğimi Mardin'in parlak yıldızları.
Huzur veriyor Leon'un güvercinleri düşlerimde.
Masmavi gökyüzü ve bembeyaz bulutlar gözlerimde
..
Şikayetim var Rabbim, senden gafil bakıştan.
Seni sorup dururum, ilmik ilmik nakıştan.
Ne yazdan haberim var, ne borandan ne kıştan.
Mecnu-i hudayım ben, kıskanır mecnun beni.
Terk ettim kil-u kali, dilim dönmez kelama.
Hep hasretlik çekerim, gönülden bir selama.
..
22*09*15
Bu kez İstanbul’a gideceğiz. Terörü lanetleyeceğiz. Mesaj geç geldi. Bu yüzden biraz tereddüt ettim. Eşim gidelim değişiklik olur dediği için bana da uygun geldi. Hazırlandık. Böyle bir eyleme can u gönülden katılmalıydık. Milli bir vazifeydi. Terörün bitmesi için bu eylemlerin yapılması gerektir.
Arabamızla limana kadar gideceğiz. İçimde garip bir hoşluk vardı. Bir tatsız olay moralimi bozdu. Zamanında vardığımız halde bir saat gecikmeli kalktık. Vapur aheste aheste ilerliyordu. Manzara müthişti. Anlaşılan zevkli bir yolculuk olacaktı.
Çay içiyorduk art arda. Yer beğeniyoruz. Oldukça boş vapur. Daha bunun birkaç misli yolcu olabilirdi. Şapkalar, bayraklar dağıtıldı. Simit, kaşar, meyve suyu ve sudan ibaret nevalelerimizi aldık. Gölcük iskelesine yanaştık. Oradan binecek olanlar gelmedi.
Tanışayım birkaç kişiyle dedim bu fırsattan faydalanarak. Darıca’dan yolcu aldık. Bayağı katılım oldu. Sevindik, bir az da korktuk. Boş yerler tamamen dolacak ta rahat edemeyecektik. Çok şükür korktuğumuz başımıza gelmedi. Adnan’ı aradım o da gelemeyecekti. Arkadaşsız dostsuz bu yolculuk nasıl geçecekti bilmem. Oysa söz vermişti.
Sendika başkanlarıyla tanıştım. Mesajları alıyor ama kendilerini tanımıyordum. Hava oldukça güzeldi. Rüzgar esiyor sıcağa karşın içimizi ferahlatıyordu. Ne zamandır deniz yolculuğu yapmıyordum. Oysa gençliğimde sık sık kısa da olsa bu tip yolculuklar yapıyordum.
..
Bu Facebook dostluğu bağlantı kurulmakta,
Yüklenen bilgi için beğeni yapılmakta…
Kimileri paylaşır kimileri yorumlar,
İlgilendiklerini tanıtır ya da yayar…
Şecere yüklemişiz hiç bakmamışlar bile,
..
Ahmed ve Ebû Dâvûd, Abdullah b. Ca'fer'den,
Naklettiği hadis ki Rab’bin merhametinden…
Ensar’ın bahçesinde ağlayan deve varmış,
Resulü çağırmışlar, manzara acıklıymış…
Resulü gören deve ağlamaya başlamış,
..
Denizi kumsaldan ayrı tutan
Kızıl güneştir yaşlı kaptan
Yönünü çevirdi mi dinlence yerine
Deniz başlar namelerine
Şafağa kadar yalvarır durur
Yorgunluktan dili damağı kurur
..
Ne çok şair ne çok şiir
Hic bir dize sana yazılanlar kadar güzel değil,
Ne çok yazar ne çok öykü
Hiç bir olay seni anlatanlar kadar edebi değil,
Ne çok ressam ne çok tablo
Hiç bir dağ hiç bir deniz
Senin olduğun manzara kadar ihtişamlı değil,
..
Dâdgâhımız nerede, arıyorum her yerde
Her gün ayrı bir vahşet, gönüllerde velvele
Acı verir ruhlara bu ümitsiz manzara
Ömür dalı üstünde, tûti misal hanende
Haklı haksız karışmış, müminin ümidi var.
Bir gün olur da belki dâdgâh kurulur diye
..
Ekranı açtığımda kanalım karşımdaydı,
Saniyelik bir espri dikkatimi topladı…
Baktım ki tanıdık ses cennet mahallesinden,
Alişan ve Çağla Hanım düşmez ezberimizden…
Her şeyiyle dâhildi, sevdiğimiz bu program,
..
Sevgi dolu bir birliktelikten sonra
Birleşmek için, ikimiz dilek tuttuk
Planlar yaptık, şekerleri beğendik
Hatta, kızımız olsun diye dua ettik
İdil yollarından koca şehre vardık
Gördüğümüz manzara korkuttu bizi
..
sıkı yağmur yağıyor
kimi sırılsıklamlığına bakmadan
koşuşturmada
kimi şömine başında keyif yapar
kimi yağmura nazır
manzara çeşitlemesi peşinde
kimi yağmura inat dışarıda
..
Yağmur yağıyor camlara,
Bak gökyüzü ağlamakta.
Çıldırtıyor bu manzara,
Selam seven aşıklara.
Geceler uzun, korkulu,
Gözlerimizde buğulu.
..
Ruhu fetheyleyen bir cezve şiir
Ufuk âşk manzara hilâle benzer
Yaralı ney gibi şâir ve sâir
Çöl kokar irşâdı Bilal’a benzer
Bir çığlık ararım deli ruhum aç
Bu vatan bu millet o sırra muhtaç
..
BİR FESTİVALİN ARDINDAN…
Gittik, Gördük, Gezdik, Eğlendik, Tadı Damağımızda Kaldı…
Denizli’nin Bekilli ilçesi 7. Kültür, Sanat, Şarap, Sirke ve Üzüm Festivali’ne katılmak üzere Adana’dan 6 kişilik bir gurupla macera dolu bir yolculuk yaptık. Adana’da yayın hayatını başarıyla sürdüren Doruk Gazetesi’nin sahibi ve gezi koordinatörümüz Halise Tekbaş, Gazeteci, Şair, Yazar Münevver Düver, Adana’nın son yıllarda yetiştirdiği ender insanlarından şair Mansur Ekmekçi, Mesleğinde çeyrek asrı geride bırakan, 1984 yılında Adana’daki Ekspres Gazetesi’nde birlikte Haber Merkezi kadrosunda çalıştığımız ve şu anda Osmaniye’de Cumhuriyet gazetesinde görev yapan gazeteci Ali Tıraş, Ressam Necati Talas ile bendeniz Gazeteci, Danışman İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Basın ve Halkla İlişkiler sorumlusu Yusuf Ziya Yılmaz’dan oluşan gurubumuzla Denizli’ye hareket etmek üzere Adana Otogarı’nda buluştuk. Saat 18.00 de başlaması gereken yolculuğumuz macera dolu bir gezinin adeta işaretini verir gibi 19.00 da başladı. Uğur Alptekin yönetimindeki 46 D 1999 plakalı son model lüks otobüsle yola koyulduk. Gurup içerisinde bir tek ressam Necati Talas ağabeyi tanımıyordum. O da guruptaki diğer arkadaşlar gibi cana yakın kişiliğiyle kendini gösterdi. Sohbet ederek yolculuğumuza başladık. Yaklaşık yarım saat sonra gökyüzündeki muhteşem görüntü hepimizin ister istemez dikkatini çekti. Güneşin batışı tek kelimeyle muhteşem bir şekilde adeta bir tablo gibi gökyüzünde asılı duruyordu. Halise Tekbaş gördüğü muhteşem manzara karşısında adeta büyülendi ve ‘’keşke makinem yanımda olsa da bu görüntüyü çeksem ‘’ dedi. Bu arada ben her gittiğim yerde dijital fotoğraf makinamı yanımda taşıdığımdan hemen çantamdan çıkartıp çekim yapmaya başladım. Adana’nın ünlü şairi Mansur Ekmekçi de çekim yapıyordu. En güzel fotoğrafı çekmek için tatlı bir yarış içine girdik ve ikimizin fotoğrafları da görülmeye değer nitelikte çıktı. Gördüğümüz her güzel manzarayı makinamıza kaydediyorduk. Yol güzergahı boyunca verdiğimiz molalardan sonra Adana’dan bir saat rötarlı başlayan yolculuğumuz ertesi gün sabah 07.00 de Denizli’ye varmamızla sona erdi. Saat 08.00 de festivalin yapılacağı ilçeye Bekilli’ye doğru hareket etmek üzere başka bir otobüse bindik yine 6 kişilik gurubumuzla birlikte. Bekilli ile Denizli arası yol mesafesi yaklaşık bir saat 15 dakika. Bekilli ilçesine doğru hareket ederken otobüste dünyalar tatlısı genç ve güzel bir öğretmenle tanıştık. Tesadüf o da Bekilli ilçesine gidiyordu. Oradaki bir ilköğretim okulunda öğretmen olarak görev yapıyormuş. Ankaralı Beyhan öğretmen, ilk görev yeri Bekilli’ye tatilini yarıda bırakarak festival için gelmiş. Konuşa konuşa Bekilli ilçesine geldik. Beyhan öğretmenle otobüsten indikten sonra birbirimizin telefon numaralarını alarak festivalde buluşmak üzere ayrıldık. Bizleri festival için davet eden Lavaracı com site yöneticisi ve festival tertip komitesi başkanı Tuncer Mankır’ın iş yerine gitmek üzere yola koyulduk. Bekilli’ye biran önce gidelim diye sabah kahvaltısı da yapmadığımızdan oldukça acıkmış yorgun da düşmüştük. Gurubumuzdakilerden Münevver hanım Lavaracı com sitesi üyesi olduğundan öncümüz olarak Tuncer Mankır’ın işyerini bulmak ona düştü. On dakika sonra Tuncer Mankır’a ulaştık. Hoş geldiniz faslından sonra çay üzüm ikramına geçildi. Bekilli’nin nefis üzümlerinden yedikten sonra festival süresi boyunca ikamet edeceğimiz yer tesbiti yapıldı. Festivalin tertip komitesi başkanı Tuncer Mankır bize konaklama yeri ayarlamaya çalışırken devreye Bekilli’de öğretmenlik yapan Hasan Çamlı girdi ve otel motel pansiyon yerine ev ortamında konaklama ortamı ayarladı. Bekilli’de üzüm bağları ve şarap fabrikaları olan Nail Çetin beyin malikanesinde konaklamak üzere eşyalarımızı odalara yerleştirdik. Daha sonra kahvaltımızı ilçe merkezine giderek yaptık. Kahvaltı sonrası da üzüm ikramı yapıldı ve afiyetle yedik, tadı hala damağımızda olan o nefis üzümleri…
Festivale bir gün öncesinden geldiğimizden Bekilli’yi tanımak ve gezme fırsatımız oldu. 6 kişilik ekibimizle birlikte ayrılmaz bir gurup olmuştuk. Hemen her yere birlikte gitmeye özen gösteriyorduk. Akşam oluncaya kadar Bekilli merkezinde oyalandık. Kaldığımız eve geldik dinlenmek ve ertesi güne daha dinç kalmak için. Evin sahibesi Elif hanımla da bu arada tanışma fırsatımız oldu. O, hepimizin Elif Ana’sı oldu. Bize kaldığımız süre boyunca annelik yaptı. Derin bir uykuya daldık ve sabah kalktığımızda bizi bir sürpriz bekliyordu. Ankara’dan 3 kişilik bir ekip de gurubumuza katıldı. Sayımız 9 kişi olmuştu. Ankara’da ikamet eden Şair Davut Cömert ile eşi Hatice Aslan Cömert ve Aşık Yorguni ile artık daha kalabalık olmuştuk. Festivalin yapılacağı saate kadar ilçe merkezinde açılan stantları, hediyelik eşya satan yerleri gezdik, ilçeyi tanımaya çalıştık. Festivalin ilk günü Bekilli Kaymakamı Murat Çağrı Erdinç, Belediye Başkanı Yaşar Halil Yiğit ile Lavaracı com sitesi yöneticisi ve tertip komitesi başkanı Tuncer Mankır günün anlam ve önemini belirten birer konuşma yaptılar. Daha sonra stantlar topluca gezildi, şarap ikramları yapıldı, sanatsal sergiler gezildi, halk dansları gösterileri sunuldu. Kültür sarayındaki şiir dinletisinden sonra Cezmi Ersöz’le sohbet gerçekleştirildi. Gurbetçi sanatçı Nihat Günyar’ın konserinden sonra lavaracı com sitesinin düzenlediği 21.yy Hayyamları aranıyor adlı şiir etkinliğinin ödül törenine geçildi. Özkan Satılmış, yarışma sonunda birinciliği elde ederken Mehmet Ersoy ikinci, Özgür Ozan üçüncü oldu. Murat Karacan Mansiyon, Özgür Özmeral Lavaracı com ödülü, Sevim Erdoğan Tezel Küp şarapları ve Jüri özel ödülüne layık görüldü. Günün konserinde Adanalı hemşehrimiz Murat Kekilli de muhteşem bir konser verdi. Bekilli’lere unutulmaz bir gece yaşatan Kekilli, izleyenlerin gönüllerinde taht kurdu.
9 Kişi olan gurubumuz akşam uykusuz ve de yorgunluktan bitap bir halde evin yolunu tuttuk. Gece çoktan 03.00 olmuştu. Uyuduk uyuyacağız derken saat 04.00’ü buldu. Herkes derin bir uykuya daldı. Öğleye yakın uyandığımızda kahvaltımızı hazırlayıp evin bahçesine geçtik her taraf üzüm ağaçları doluydu. Halise Tekbaş, çeşit çeşit üzümleri görünce dayanamadı ve dallarından koparıp hepimize ikram etti. Festivalden dönünceye kadar üzüm soframızın vazgeçilmezi olmuştu. Ev sahibimiz Nail Çetin ve eşi Elif Çetin(Elif Ana) yanımıza gelerek koyu bir sohbete daldık. Ardından Ankaralı Aşık Yorguni aldı sazını eline, kulaklarımızın pasını sildi. Büyük bir zevkle dinledik Yorguniyi… O muhteşem yorumunun yanı sıra yaptığı esprileriyle neşe kaynağımız oldu. Evden ayrıldıktan sonra festivalin ikinci gün proğramını izlemeye başladık. Bekilli’ye Türkiye’nin 4 bir tarafından gelen insanlarla da tanışma ve kaynaşma fırsatı yakaladık, güzel dostluklar kurduk. Saat: 15.00 de halk dansları gösterileriyle başlayan ikinci günde Kültür Sarayında şiir dinletisi yapıldı. Şairlerimiz Münevver Düver, Halise Tekbaş, Hatice Aslan Cömert, Mansur Ekmekçi ve Davut Cömert şiirlerini okudu. Ankaralı Aşık Yorguni sazıyla bütünleşerek mini bir konser verdi. Daha sonra Cezmi Ersöz’le sohbete geçildi. Ardından festival alanında Hamit Çine, Aşık Yoksul Derviş aşık atışmalarıyla binlerce izleyene güzel dakikalar yaşattı. Ozan Nihat ta sazı ve sözüyle sahne alarak beğeni ile izlendi. Egeli Araştırmacı Yazarlar Birliği ‘’Türk Kültürüne Hizmet ‘’ ödül töreninden sonra Popstarlar Erhan, Erkan, Ayşen ve Tamer konser verdi. Konserlerin bitiminin ardından kaldığımız evin yolunu tuttuk tekrar. Yine uyumamız sabaha karşı oldu.
..
30 Ağustos Zaferi, dünya ve Türk tarihinin en önemli dönüm noktalarından biridir.
Yedi düvelin üzerimize geldiği, karşılaştıkları amansız direnişin Türk Milletinin ana karakterinde var olan değişmez bir unsur olduğunu nihayet anlayabildiği bir gündür 30 Ağustos…
Bunun içindir ki 30 Ağustos Zaferi, hem dünya milletleri, hem de Türk Milleti için anlaşılmış olmanın zaferidir.
Bu büyük zaferin önemini daha iyi anlayabilmemiz için, Ahmet Bekir PALAZOĞLU’nun şu ifadelerini dikkatle okumalıyız:
"25 Ağustos 1922 akşamı Başkomutan, Afyonkarahisar'ın 20 km kadar güneyinde Şuhut kasabasında, bir köy evinin üst katında kurulmuş sofrada, bir petrol lâmbasının sönük ışığı altında, akşam yemeğini yemektedir; taarruz ertesi sabah başlayacaktır.
Yaver Muzaffer Bey, kendisine topçu cephane miktarı hakkında bilgi veriyor. Buna göre taarruzdan önce yapılacak toplu ve sürekli topçu ateşi, ancak üç dört saat devam ettirilecektir.
Gazi Mustafa Kemal yemeğini bitirdikten sonra, iki tarafın arazi üzerindeki durumlarını gösteren haritayı istiyor; genel durumu bir kere daha inceliyor. Yaverine Döğer mevkii ile Dumlupınar arasındaki mesafeyi ölçtürüyor. Elindeki kalemle bu noktaya birkaç kere vuruyor; ağzından şu cümleler dökülüyor:
..
Herşey herşeyini dökmüş ortaya
Pazarda satılık misâli.
Tabiat tüm güzelliğini
Bak şu karşıdan gelen dilber
Dik göğüsleriyle yuvarlak kalçasını
Gözlere hedef etmiş
Ve daha neler...
..
Nesih Konusu
Bu konuya felsefi açıdan bakacağım. Ayrıntı dini literatürde fazlasıyla mevcut! Yani yazdıklarım dini bilgi değil! Sadece zaman ve zemin açısından insan davranışlarının farklılaşmasının, değişimin yeni bir durum olmadığını hatta standartlaştırmanın da doğru olmayacağını söylemek isterim. İnsan adedi kadar geniş bir alan bu gelişim ve değişim alanı.
Eski iş yerimin güzel bir bahçesi vardı! Çimenler yemyeşil harika bir manzara. Bahçe içindeki beton yollar ve asfalt kaplama her yere ulaşıma müsait olsa da personel bazı kısa yolları kullanırdı ve çimenlerin o kullanılan kısmı patika gibi iz yapardı, bu da görünümü bozuyordu. Buna çözüm getirildi; çiğnenen kısa yollara beton dökülerek yol açıldı böylece kısa yollar da bahçe planındaki yollara dahil oldu! Önceden meşru olmayan yollar meşrulaşmış oldu!
Bu olay benim aklıma nesih konusunu getirdi; aslında tarihsel süreçte insanların alışılmış yaşamları kolay değişmiyor. Dinler ise bazı kurallara meşruiyet getirerek kural içi yapıyor! Bazılarını da kural dışı… Hatta bazıları o zamanlar kural içi iken sonradan kural dışı da oluyor! Eskiden kızların evliliğindeki yaş sınırı daha küçük iken günümüzde bu daha yukarı çekildi! Kızların reşit olması kişilik haklarını koruyacak akli gelişimi sağlaması daha da önem kazandı! Bu geleneksel olduğu kadar hukuki bir durum! Evlatlığın boşadığı eş ile evlenmek konusu ise hem ayette hem sünnette var! Yani evlatlık olan, gerçek evlattan sayılmıyor. Miras açısından da bu böyle! Önceleri sayılırmış… İçki için ise üç aşama var! Birinci aşama, meşru ama bazı zararlarına vurgu var! İkinci aşama, sakıncalı yerlere vurgu var! İçkiliyken namaz kılmamak gibi. Üçüncü aşama ise tamamen yasak. Yani süreç bazı yasak yönünde aşamalı, bazı da yasağı kaldırma yönünde. Zina eden kişiyle zina eden evlensin şeklinde olan hüküm daha sonra serbest şeklinde düzenlenmiş. Bu duruma “Kuranda nesih” denmiş.
..
Doğa sanki bir nakkaş
Güzel eseri bu KAŞ.
Dantel dantel oyulmuş
MEİS seyre koyulmuş...
Dağlar ağaçca fakir
..
Garibin yeri yok zalim dünya’da,
Gariplerin gönlü,ah ile zarda.
Zalimler tutmuş köşe başını da,
Garipler kalmış hep naçar arada.
Garibin hakkını, çalan,çalana,
Ayağına çelme,takan takana.
..