Dün iki gencin konuşmalarına şahit oldum.
Arkadaşı ne anlattı duymadım ama öteki manyak güzel diyordu.
Merak ettim bu manyaklar çok mu güzeldi yoksa devir mi değişti.
Yoksa adam manyak oldu damı güzelleşti valla ben pek bir şey anlamadım.
Soracaktım utandım daha doğrusu sormaya korktum.
Şimdi ki gençlere hiç bir şey sorulmuyor mecburen sustum bari siz söyleyin kim bu manyak güzel ben çok merak ettim.
Babannem derdi ki bir zaman gelecek evlere deccal girecek.
Beni bu eylül öldürecek
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Devamını Oku
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Evet yaşlanıyoruz galiba. gençleri anlamak mümkün değil. Harika anlatımınızdan dolayı kutluyorum.
Hani bir yeri zerafet terkederse yerine garabet doldurur. Manyak güzel, sanırım adamı şaşırtacak kadar güzel olmuş demek oluyor...
Kim bilir belkide yıllar sonra nazik, kibar gibi sözcükler yerini manyak, hıyar, aptal gibi sözcüklere bırakır.
'Adam o kadar transparan sözlü ki...'
‘
'Seni aptal seviyorum.'
“seni sevecektim ama tadına baktıktan sonra”
“ne olur manyak sevdiğim, mausum , klavyem benim… “ gibi cümlelerle şiirler yazılacak.
Aklıma bir kitap geldi. Sanırım George OrWel'in, bin Sekiz Yüz Seksen Dört kitabıydı. . Orada görevli bir adam yeni düzeni koruyabilmek için var olan sözcüklerin ya içini boşaltıyor, ya anlamını değiştiriyor, ya da yok ediyor du.
Çünki bilirdi ki dilin gerilemesi düşüncenin de gerilemesiydi.
Özgürlüğü yok etmek isteyen bürokratlar kötü konuşur, kötü konuşanları yüceltir.
Kötü yazarlar, kof kişiler anlamın, bütün anlamın kaybolduğu cümlelere sığınırlar...
O ülkede sevgi bakanlığı da vardı. Ama bakanlılığı dış engellerine ulaşan caddeler bile, kalın coplu, siyah üniformalı, goril yüzlü gardiyanlardan geçilmiyordu.
bazıları tüm suçları içine alan düşünce suçu işlerdi. Yakalanan yazdığıyla eserleriyle, tüm yaptıkları kayıtlardan silinir, yok edilir; kitaptaki deyimle 'buharlaştırılırdı.'
Partinin sloganı: ' Geçmişi denetleyen, geleceği de denetler. Şu anı denetleyen , geçmişi de denetler.'
Hatta geçmişe ait tüm belgeler yeniden düzenleniyor, sözcükler yaniden anlamlandırılarak kitaplar yeniden yazılıyordu. Eskiler de ' Bellek Deliği' denen fırınlarda yakılıyordu.
Sahi, eskiden günlük dilde her an duyduğumuz özgürlük, proleterya, işçi sinifi, eytişim, devrimci, özgürlük, dönek, oportonist, halk dalkavuğu, burjuvaz, özeleştiri, nazik, nazenin, yurtsever, .... vb sözcükler vardı. Bakıyorum da şimdi o sözcükler ya hiç yok ya da anlamı bambaşka bir şey olmuş.
Namık Kemal, Osman Paş, Kaypakkaya vb unutuldu gibi. Ulusal kahramanlarıımız sanki hiç yaşamamış gibi davranılıyor . Atatürk de öyle; Lenin, Mao, Enver Hoca dünyaya mal olmuş devrimciler ya yok sayılıyor. Ya da unutturulmaya Çalışılıyor. Hatta bunlardan söz etmek nerdeyse ayıplanır oldu. Geçenlerde birileri Atattürk'ten bir alıntı yapmış: aradım taradım öyle bir sözünü bulamadım. Sonra baktım ki var ama tam tersi bir şey söylemiş..
Yoksa .......
İçerde Eylem Var’ı okudunuz mu bilmiyorum.
Ama bu “ İmalat hatası” gençler umutlandırdı beni.
Tüm karanlıklara , muhtıralara, halk dalkavukluğuna, saray avazıyla ürenlere inat ne ‘rahat’ duruyorlar, ne de ‘esas duruşa’ ne de ‘hazıroola ‘ geçiyorlar. İnsanların etnik köken, din ve mezhep üzerinden çatıştırılmaya çalışıldığı bir ortamda, inadına barışın diliyle konuşuyorlar, bizi birbirimize yabancılaştıran kategorileri yıkıyorlar.
Genç olmalarına rağmen dini duygularla ağlamıyorlar. Ağlayana : ‘ Oğlun mu hasta, işsiz mi Kaldın, yoksa gece polis mi aldı; Niye ağlan bire hocam’ diye biliyorlar. “Milliyetçi sloganlarla coşup dolduruşa gelmiyorlar, şoven nutukları başkasının çocuğunun hayatı üzerinden ahkam kesen yaşını başını almış bürokratlara ve gazetecilere bırakıp, ‘Bu hayat ne Kürtlük ile geçer ne de Türklük ile’ diyebiliyorlar. Bu ülkenin insanlarını birbirlerine düşman hale getiren derin provokasyonlara karşı ‘durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak!’ diye haykırabiliyorlar. ‘Bu dünyada Türkler ile Kürtler de birlikte yaşayamayacaksa, artık batsın bu dünya!’ gibi ‘damardan’ bir dille insanları vicdana çağırıyorlar.”
Haksız duruşları, şablon, beylik sözleri kibarca meşrulaştırmaya hizmet eden ‘ama’ya isyan ediyorlar. ‘Ama’lar Suça Ortak analiziyle başlıyor kitap.
Onlar umudu simgeliyorlar. Kitapları da öyle.
Duyarlı yüreğinizi kutlarım Selma Hanım
Zaman değişmiyor elbette , insanlar ve değerleri değişiyor , ne yazıkki değersizlik anlamında , kutluyorum duyarlı yüreğinizi selamlarımla saygılar....
Evlere deccal çoktan girmişte kimsenin haberi yok.
Yüreğinize kaleminize sğlık hocam
Kötüye iyi anlam kazandırmak kötüyü iyi yapar mı? Saygılar...
Zaman değişmedi sadece zamanı özetliyoruz...Şimdi nezaketen binlerce kelime üreteceğimize MANYAK GÜZELDİ dendimi tamam işte lafı uzatmaya ne gerek var:))))Anlayacağız Selma hanım hatta tanışacağız bile bak bende sana diyorum...Manyak güzel bir ablasın:))Öpüyorum yüreğinden..........
Her güzelin çirkin yönleri de vardır işlediğiniz konu anlamlıydı
kutlarım başarılarınızın devamını diliyorum sevgi,selamlar size.
Bu şiir ile ilgili 6 tane yorum bulunmakta