dağlar domuruyor topraktan
deriden sanki çıban...
ay gibi ıslak ve sıcak
aydan çıkıyor iki eli,
ikisi de sağ eli
saçları düşüyor çimene,
dost düşman maskesi yırtıldı
yılan başları göründü
bir mevsim çıkışı namluya sürüldüm
yılan başlarına sıkıldı yumruklarım
bir gülü tutunca ben çocukken
su fışkırırdı akrep yuvasından
deniz göğsümde kocaman.
şimdi şehrin üst üste binmiş
mağaralarında doğuyor çocuklar
bu iğrenç sadakatten bıkar elbet köpekler!
günü geldi artık kemiklerini değil tasmalarını gömecekler...
ilahi sesi unutup başka ıslıklara yaltaklananlarsa,
ıslığının ardına pusu kurmuş yılanı görecekler...
duruyorsun işte el uzatsam
cehenneme dokunacağım
günah değilsin biliyorum
el uzatsam
cehenneme dokunacağım
dövüş!
kanın dövüştüğün yerde dövüştüğünden aksın.
yut kendini bir kabrin ağzıyla,
öğüt! Ama öğüttüklerin toprakta kalsın.
uzat saçlarını semanın tam ortasından,
uzat ki kelebekler gök yüzüne tırmansın
ve idrak zehirlenmiştir
gece koyudur hani,yalan koyudur
gül yüzlü çocuklar zehir kusmuştur
Ruh şehirlerimde
cenazesi vardır bir beyazın
Tanrı yatar mezarda,canlanmış heykel yatar
Gül kalbini vurur taşa, cehennem musalladan taşar
Allah peygamber yaratır bir çiçeğin nabzından
Zaman kukla oynatır, insan şirk zehrinden taşar
aşka atılan iftiradan başka bir şey değiliz biz
zebaniler bizim için yelpazeler ateşi.
ekmek bile olsak
yılanın kustuğundan başka bir şey değiliz biz
tıpkı anarahmine düşen tefrika gibi
ne şehrin kuşları büyülü artık
ne kanatları öyle mübarek
hani sen aşk arıyordun ya dağlarda
veya şiir,
dağ içini sana açmıştı.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!