giderdi, giderken ölü bir Haziran’ı çekeleyerek
kapısına dursan yüzün nar gibi yarılırdı
Ankara’da dil koparan dolmuşlar vardı bir
bir de buzula çarpar gibi çarptığın o sarışın
ve seni de içine çektiği o eprimiş aşk mavalı
oysa gövden dağ gibi irileşirdi gördüğünde
varıp varıp diz vururdun gözlerindeki yosmaya
bıraktığında ayrılık bir masal kahramanıydı
bulduğunda koynuna kumral lalelerdi sokulan
siz mango kokulu sevişmeler çağırıyordunuz
kalkardı, kalkarken hemen yanından bir de sülün
taşırdı gürültülü ve küskün bir ırmağın ruhunu
geçkin kadınların öykünmesiydi genç kız aynalarına
şüphesiz kara üzümler kadar iriceydi bakışları
sus dedin mi sustalı bıçak gibi susan bir mafya
tam ortasında cıvıl cıvıl bir orman vardı şakıyan
dizkapaklarından aşağı doru atlar inerdi suya
çakıntısız bakışmalar yaşadıkça kaygılandınız
adını seslenseler kırılırdı öyle de alıngan
siz mango kokulu sevişmeler çağırıyordunuz
solardı, solarken solmuş bir çiçek olurdu yatışı
yattığında bedeni geçit vermez vadiler kadar suçsuz
bir sarı kayısı yesen mi yemesen mi avucunda
yanağında uçuruma düşer gibi açılırdı kahkahası
ıssızlık yatağında hiç kıyısı olmayan bir okyanus
ağzını aralasa namaza dururdu Boşnak gençleri
hiç kimseye kızamazdınız çocuk kalmışlığınızdan
birleştiğinde papaya kokuyordu dudaklarınız
dişiydi elbet hem de kalçaları kadın göğüsleri kız
ne var ki mango diye diye çürüdü aşkınız
siz kuşkusuz mango kokulu sevişmeler çağırıyordunuz
Fadıl OktayKayıt Tarihi : 7.10.2018 20:15:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!