Mangal Keyfi 4 Şiiri - Ali Osman Yılmaz

Ali Osman Yılmaz
827

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Mangal Keyfi 4

Mangal Keyfi 4
Büyük bir telaş içindeydi herkes.Neden olduğunu anlayamıyordum.Çocuk aklı işte nasıl anlasın.Babaannem bile ah şu hidayet efendi,ne olur tanrım alsın beni diye dua ediyordu.Neden Hidayet amca babaannemi alacaktı.Babaannem neden alsın beni diye dualar ediyordu o anda bilemezdim ki.Kocası öleli olmuş bir yirmi yıl,Kadın kocasızlıktan,yani erkeksizlikten bıkmış,koca istiyor.Bunu şimdi anlıyorum. Yan bahçede,ki büyük bir bahçeydi,içinde erik ağacından kiraz ağacına,dut ağacından ayva ağacına çeşit çeşit meyve ağaçları vardı.O evin biraz geçkince kızları vardı.Ondan olsa gerek,mahallenin kızları o evde toplanmıştı.Bizde kimine göre çocuk,kimine göre hamama alınmayacak durumdayız,o nedenle genç kızlar bizi çocuktan sayar,kandınlarsa annemize,hanım,hanım,kazık kadar adam olmuş bu,nasıl hamama getiriyorsun denen durumlardaydık.Genç kızlar kadınlığa adım atacakları bu günlerde,bizi düşünecek halde değillerdi.Hatta şaban aganın kızı müyesser,kendisine laf attığımızda,len sizi şalvarımda sallarım,siz gidin abinizi,babanızı getirin diye bize söylenmişti.O zaman şalvarda sallanmanın ne olduğunu bilemiyorduk. Komşunun oğlu hikmet bizimle dalga bile geçmişti.Hadi oğlum büyüyün,büyütün de öyle gelin, mahallenin kızlarına öyle laf atın demişti.Bizden 3 yaş büyük olduğu için öyle erkekçe yanımızdan ayrılmıştı ki,ogün benim bayağı zoruma gitmişti.Şimdi anlıyorum neden öyle konuştuğunu.
Gece olmuş,selver ablanın evine bütün mahallenin kızları dolmuş,ha bire dümbelek çalıyorlardı. Öyle maniler söylüyorlardı ki vallahi bizim çocuk halimizle yüzümüz kızarıyordu.Bu kızlarda bir araya geldiklerinde çok edepsiz oluyorlar.Bunun tanığı yada kefili babaannem di.Çünkü o hıdrellez gecesi babaannemde genç kızların arasındaydı.İnanamamış koşup bir hız anneme söylemiştim.Annemde hınzır çocuk diyerek,hem beni çimdiklemiş,hemde merakla yan komşunun bahçesinden babaannemi izlemeye koyulmuştu,.Bir keresinde babaannem,gene hıdrellez geliyor,kimbilir kızlar siz,bir araya gelince ne terbiyesiz maniler söyleyeceksiniz demişti de anlayamamıştım.Demekki kadın aleminde,kadınlar bir araya geldiklerinde böyle söyleşileri oluyordu.Hoş biz erkeklerde,kahvelerde bir araya geldiğimizde bayağı ve aşağılık konuşmaları yapmazmıyız. Şöyle bir düşünün,ne kadar bayağı dedikodu yapanlarımız var aramızda.
Kızlar,ellerinde çiçekler,yapraklarla sarmaladıkları çiçekleri,yazdıkları manilerle toprak bir fıçının içine koyuyorlardı.Neden böyle yaptıklarını inanın hala anlamış değilim.Demek ki o zaman böyle adetlerde varmış.Hep merak eder dururum.Acaba babaannem hidayet efendi için ne yazmıştır diye.
Bütün kızlar manilerle süsledikleri çiçekleri toprak fıçıya koyduktan sonra,duayen sayılan,o yüzden evinde toplanılan Selver abla gelir,toprak fıçının ağzını tüm kızları diz üstü çöktürüp,ellerini açtırarak,hiç bir zaman duyamadığım dualar ettirerir ve amin dedimi kızlar sevinçle ayağa fırlarlardı.Bu duadan sonra tüm dileklerinin kabul edileceğine inanarak başlarlardı sabaha kadar oynamaya.
Ama ne oynamak.Her biri eteklerini beline dolar,o gece için giydikleri özel çamaşırlarını göstere göstere kalçalarını sallar,gecenin ilerleyen saatlerinde sütyenler bile fora edelirdi.Ah o zaman bizi bir görmeliydiniz,gözlerimiz fal taşı gibi açılmış,hiç bir kalçayı görmemezlik etmeden,fora edilmiş sütyenlerin ardından görünen o muhteşem ve ellenmemiş memeler karşısında,ellerimiz bacaklarımız arasında,ter içinde inlerdik.Ses te çıkaramazsın.Ya yakalanırsan.Bizden önce Mustafa bir yakalanmış, kızlar Mustafayı bir dövmüş,inanın ellerinden zor almışlar.Bunu dinleyen biz zamane veletleri ses çıkarırmıyız. Ama kendimizi kontrol edebilirmiydik hiç.Ter içinde,ellerimiz bacaklarımız arasında,yeni ergenliğe adım atan bizler o anda inlemezmiyiz.İşte sessizliğin bozulduğu an.Kızlar hemen bizim bulunduğumuz duvara doğru koşmaya başlayınca,aman bre,kaçanın anası ağlamaz,Yakalanınsa vay haline diyerek ıslanmış pantolanlarla eve nasıl gireceğimizi düşünerek bir kenarda otururduk.
Sabah olupta kızlar,hıdrellez ateşini,köşe başına topladıkları hasır sergenleri yakmaya başlayınca, başlarlar ateşin üstünden atlamaya,geceden kalan özlem ateşlerini,bekledikleri ve kavuşmayı diledikleri yavuklularına bütün engelleri aşarak gideceklermiş gibi ateşin üzerinden atlarlardı.Tabi elleriyle topladıkları etekleri o anda açılır ve bizim gece mani yakarken gördüğümüz o güzel bacakları ortaya çıkardı.Mahallenin gençleri de ateşin başına gelir,kızlarla birlikte ateşin üzerinden atlarlardı.O sırada mahallenin gençleri ilgilendikleri kızlara,şöyle gülümseyerek bakar,aralarından önceden işi pişirmişler varsa el ele bir tenhaya doğru kaybolurlardı.
Sabah ışıkları ortalığı aydınlatmaya başlayınca,ter içinde kalan kızlar toprak fıçının başına toplanırlardı.İşte o zaman kimin hangi manili çiçek demetini koyduğu bilinmeden çiçekler fıçıdan çıkarılır ve maniler bir ağızdan okunur ve ardından yaşa,helal gibi seslerle,bu dileği kim tuttuysa kabul olsun tanrım derlerdi.Bütün çiçekler çıkarılıp,bütün maniler okunduktan sonra mahallenin hafız ablası,o güzel sesiyle bir kaç ilahi,bir kaç kaside okur,arkasından hep birlikte,tanrım bizi hayal ettiğimiz kocalarımıza kavuştur,koca karıların dedikodularından koru,hepimiz mutlu olsun,çocuklarını doğuracağımız kocalarımız,bize bağlı olsun ve bunun gibi dileklerle dua tamamlanır ve hafız hanım öyle bir uzun dua okurdu ki,bütün kızlar bir amin çekerler,inanın böyle içten,böyle tanrıya yakarışı başka hiç bir yerde görmedim.
O duadan sonra kızlar çevrelerini bellerinden çıkarır ve başlarına bağlar,dün gece çılgınca her bir yanını göstere göstere oynayan onlar değilmiş gibi mantoları sırtında hanım hanımcık evlerinin yolunu tutarlardı.
O mahalle kızları yüzünden az can yanmadı.Mahlallenin sokağından iki kez geçen yabancı bir gencin önü kesilir ve neden bu sokaktan üçüncü kez geçtiği sorgulanırdı.Tüm mahalle gençleri el birliği içinde yabancı gencin etrafını sardıkları için çaresiz yabancı genç ya dayak yer,yada bir daha o sokaktan geçmiyeceğine dair söz vererek kurtulurdu.
Eh,hep kendi mahallene gelen gençlerin önü kesilecek değil ya,bizim mahallenin en babayiğitleri arasında sayılan Boğana Eyüp’te tutmuş başka mahalleden bir kıza takılmış.Onun da yolunu o mahallenin gençleri bir araya gelip kesmişler.Gerçekten boylu poslu,bayağı iri sayılacak cinsten biri olan Boğana Eyup,kalıbına ve kavgacılığına güvenerek dalmış o mahallenin gençlerine.İyide,herkes tedbirli, Mahallenin namusu uğruna her şey mübah.Öteki mahallenin gençlerinden Köfte Cevdet,elindeki bıçağı harst diye bizim,Boğana Eyüp’e geçirmesin mi? Eyüp,duyduğu acıdan öylebir böğürmüş ki,öteki mahallenin gençleri toz duman olmuş ve hepsi bir fare deliğine saklanmış,ama bekçi Şaban aga hepsini armut gibi bir bir toplamıştı.Eyüp apar topar hastahaneye kaldırılmış,ilk duyumlarımıza göre ölmüştü.Ama sonra öğrendik ve gördük ki Boğana Eyüp hastahaneden çıkmış ama ne yazık,bir daha ne babayiğitliği,nede o heybetli hali kalmıştı.Sevdiği kızıda alamamış,o kız bir zenginin oğluna varmıştı. Eyüp’de köyden bir kız almış ve çok da yaşamamıştı.Ama evlendiği kadınından olan çocukları kendisi gibi heybetli birer delikanlı olarak şimdi mahallede yaşıyorlar.
O olaydan sonra köfte cevdet ve kavgaya karışan diğer gençler tutuklanmış,aralarından köfte cevdet yanlış hatırlamıyorsam sekiz on yıl içeride yatmıştı.Hoş,o da, içeriden çıktıktan sonra işi serkeşliğe vurmuş,kabadayılık ayaklarında gezinmiş,bir kumarhanede iki mermiyle öldürülmüştü.Eh boşuna dememişler,su destisi su yolunda kırılır diye....

Ali Osman Yılmaz
Kayıt Tarihi : 7.7.2005 19:37:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ali Osman Yılmaz