Nihal’imin göğsünde bir öksürük birikiyor,
çocukluğundan kalan bir ses kırıntısı gibi.
Nefesinin uğultusu, zamanın ayak seslerini anlatıyor.
Nihal’im, bir kavuşmaya hazırlanırken
avuçlarının neminde doğuyor dua.
Ter, sadece fizyoloji değil: bir müjde, bir sınav, bir evet.
Nihal’imin belinin kıvrımında
bir hatıra uyanıyor: gül ağacına yaslanmış
ve göz bebeğinde titreşen ışıkla düşen gece.
Nihal’imin saç diplerinde
bir parfüm değil, bir hafıza konuşuyor.
Çam kokusu, elma sabunu, sıcak temmuz.
Ten yalnızca bir sınır değil:
bir geçiş noktası, bir ritüel.
Dokunuşta açılan portallar,
kalp atışında yankılanan metinler...
Nihal’imin ayak bileğinde
bir uzaklaşma ritmi var.
Onu hep son kez yürürken görüyorum.
Ama yürüyüşü hâlâ bedenimde titreşiyor.
Senin biyolojin, benim maneviyatımda yankı buluyor.
Bir kasın gerilmesi, bir gözenekten taşan ısı
benim için Nihal’imin iç sesi gibi kutsal.
Kayıt Tarihi : 30.7.2025 07:59:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!