MANEVİ HAYATA BİR YOLCULUK
Bunca maddi karmaşanın arasında yoğrulan, yoğruldukça bunalan insan zaman zaman manevi bir iklime muhtaç olmakta, dolar, yuro kavgasında maddeye esir olan insan manevi bir oksijenle hayata döndürülmek zorundadır.
Ekonominin bu denli gündemi zorlaması zaten Müslümanı karşı sahada bin bir sıfır önde savaşa zorlamakta, savaşı baştan kaybedilmiş yapmaktadır. Bu dolar savaşını kazansak ta kaybetmiş olacağız. Sonuçta maddecileşmiş olacak, dünyevileşmemizi artacaktır. Belki de kaybetmiş olmak kazanmak olacaktır. Sartre’ın dediği gibi kaybetmek kazanmaktır, kazanmak kaybetmek.
İşte şimdi tam bu noktadayız. Bizi manevi iklimimizden koparan, ahiret düşüncesinden uzaklaştıran, bütün meclislerin konusu haline gelen bu maddecilik baştan kaybedilmiş bir savaştır. O halde bu şeytanın büyük oyununun farkına vararak, elimizin tersiyle onun bize sunduğu argümanları iterek, gerçek dünyamıza dönmeli değil miyiz?
İşte bu ortamda bize gerekli olan özümüze dönüştür. Ahireti unutturan bu söylemlerden sıyrılarak, asıl yaratılış maceramıza dönmek zorundayız. Dünyevileşmenin bu noktasında ziyan içinde olduğumuz anlayarak hareket etmeli, Allah dostlarının söylemlerine kulak vermeliyiz. Rızkı Allah’ın umulmadık yerlerden verdiğini hatırlayarak, O’na yönelmeli, kısacık dünya maceramızı maddi kaygılarla heba etmemeliyiz.
Allah dostlarının manevi atmosferine dâhil olarak bozabiliriz bu oyunu. İslam’ın kuşatıcı atmosferi bizi kurtarıcı olarak kendisine çağırmakta am biz şeytanın ve avenesinin tamtamlarıyla bunların hiçbirini duymamaktayız.
Bayezid’i Bestamilerin, Abdulkadir Geylanilerin, Şahı Nakşibendilerin, Cüneydi Bağdadilerin, Abdülkadir Geylanilerin dünyası. Yunus Emrelerin, Hacı Bayramı Velilerin, Aziz Mahmud Hüdayilerin, Hacı Bektaşı Velilerin, Niyazi Mısrilerin dünyası…
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,