Tahir Topraaaaak!
Bağıran, beşinci sınıftan yemekhane nöbetçisi Ağabey’ di. Kimsesi, gidecek yerleri olmayan öğrenciler karne tatilinde okulda kalmışlardı. Öğle yemeği yiyorlardı yemekhanede. Tahir kaşığını bıraktı, ayağa kalkarak sesin geldiği yana bakındı.
Başkan, ayağa kalkan Tahir’i görünce: “Gel, yanıma gel! dedi. Ürkek adımlarla yanaştı Başkan’a Tahir. İçine bir korku düşmüştü. Bir suç işlememişti ama, belli de olmazdı.: “Tahir Toprak mı senin adın “ “Evet Ağabey” diye yanıtladı. “ Öyleyse gel benimle.” dedi ve yürüdü.
Ağabey önde, Tahir arkasında, yemekhane giriş kapısından çıktılar. Biriz Çeşmesi’nin yanındaki Öğretmenler Lokali’ne doğru yürüdüler. Başkan, dört beş adım önde gidiyor, arkasına bile bakmıyordu. Tahir, Ağabey’den geride kalmamak için koşar gibiydi sanki.
Lokalin merdivenlerini çıktılar. Ağabey, kapıyı yavaşça tıklattı. Bir sürü olumsuzluk geldi, doldu Tahir’in kafasına. Bakalım ne olacaktı. Okuldan atmasınlar da geri kalan cezalara razıydı… En küçük bir olumsuzluklar da bile, okuldan atılmakla korkutulurlardı… İçi ürperdi, titremeğe başladı birden. Lokalin kapısını aralayıp, başını uzatan Çaycı Ali Dayı:
“ Ne var oğlum” diye sordu Ağabey’e.
“Müdür Bey’e haber verir misin, Tahir Toprak’ı getirdim de.” diye yanıtladı Başkan. Kapıyı aralık bırakıp girdi içeri Çaycı Ali Dayı. Beklediler biraz, kapı takrar açıldı. Geri geri çekildi Ali Dayı ve Okul Müdürü çıktı dışarı. Uzun boylu, yapılı, saçları yana taralı, ablak yüzlü bir adamdı Ahmet Oğuz Keyvan. Duruşu, bakışları, yumuşak tonda davudi sesi ve gülümsemesiyle; öğrenciler tarafından çok sevilen, güven duyulan birisiydi. On bir, on iki yaşlarında; ailelerinden kopup gelen yüzlerce köy çocuğuna babalık ediyor, onların okulla kaynaşmalarına katkı sunuyordu.
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta