Dante Aligeri -ilahi Komedya
Araf XVII 94 97 100
Doğal sevgi hep hatadan arınmıştır, ama öteki hata edebilir, değersiz bir nesne seçerek, gereğinden fazla ya da gereğinden az severek.
Yüce Tanrı’ya yöneldikçe, dünya nimetlerinde ölçü nedir bildikçe sevginin verdiği keyif erişmez günah derecesine. Ama yönünü kötüye çevirirse, yeterli çaba göstermezse güzele, yaratılan karşı gelmiş olur kendine can verene.
103 Sevginin, içimizdeki her erdemin ve ceza gerektiren her eylemin tohumu olduğunu anlamalısın sen de.
106
Sevgi içinde doğup yeşerdiği güzellikten çevirmeyeceği için gözlerini, her nesne korunmuş olur kendi kininden;
109
Öte yandan hiçbir varlık kökeninden bağımsız ve ayrı olmadığına göre kin beslemez kendisine can verene.
Araf XVII
114
Öyleyse, yaptığım ayrım yanlış değilse, yanı başımızdakine yönelir kötülük sevgisi; ve bu sevgi üç biçimde doğar sizin balçığınızda.
115
Kimisi, komşusunun alçalmasında görür yükselmenin yolunu, işte bu nedenle onun büyüklüğünü yitirmekten ürker,
118
Bir başkası yükselirse, gücünü, saygınlığını, şanını, onurunu yitirmekten ürker, kimisi de, öyle üzülür ki, bunların karşıtını sever;
121
aşağılanan biri de öyle utanç duyar ki, öç doldurur yüreğini, önlenemez başkalarına kötülük etmesi.
124
Aşağıda gözyaşı döken işte bu üç tür sevgi: şimdi de, düzensiz bir biçimde güzele koşan sevgiyi tanımanı istiyorum senin de.
127
Ruhunun dinleneceği bir iyilik tasarlar her insan ve onun peşinde koşar; ona erişmek için çaba harcar.
130
Onu öğrenmeye ya da elde etmeye sizi dürten sevgi gevşek bir sevgiyse, pişmanlığın ardından bu daire sizi cezalandırır
Araf XVII
133
136
Mutluluk getirmeyen bir iyilik daha vardır; ne mutluluktur o, ne de her iyiliğin meyvesi ve kökü olan özün kendisi.
Buna kendini aşırı kaptıran sevgi üstümüzdeki üç dairede gözyaşı dökmekte; söylemeyeceğim nasıl bölündüğünü üçe,
139
kendin arayıp bulasın diye
On sekizinci kanto
Yüce bilge konuşmasını bitirmişti, dikkat kesilmiş yüzüme bakıyordu hoşnut kalıp kalmadığımı anlamak istiyordu; benimse yeni bir susuzluk sarmıştı içimi, dışım susuyor ama içim diyordu ki: “Sorduğum onca soru yormuş olmasın onu.”
Bereket bu gerçek baba sezince içimi dökmeye çekindiğimi, kendisi konuşmuş, beni de yüreklendirmişti. Dedim ki: “Usta, görüşüm öyle keskinleşiyor ki ışığında, aklının anlatıp açıkladığı her şeyi açıkça kavrıyorum ben de. Senden bu nedenle, her iyi eylemle tersinin kaynağı olarak değerlendirdiğin sevginin ne olduğunu açıklamanı istiyorum sevgili babam
Araf XVIII 16
“Aklının keskin gözlerini bana çevirirsen” dedi o, “yol göstermeye kalkan körlerin düştükleri hatayı görürsün hemen.
19
Ruh sevmek için yaratılmıştır, hoşlandığı şey onu dürtünce, hoşuna giden her şeye yaklaşır.
22
Algınız bir görüntü yaratır gerçek bir nesneden, bunu içinize yansıtır ruhunuz böylece yüzünü çevirir o yöne; 25
o yöne dönen ruh nesneye eğilirse sevgi denilir bu çekime, bu doğal sevgi keyif verip bağlar sizi kendine.
Ve ateş havada nasıl yükselirse özünün daha uzun sürdüğü yere, doğarken aldığı biçim gereği, işte sevgiye kapılan ruh da böyle bir istek duyar ve ruhsal bir eylem olan bu istek, dinmez sevdiği şeyi elde etmedikçe.
34 Her sevginin özünde saygın olduğunu düşünenlere gerçeğin ne denli uzak olduğunu görmüş olmalısın şimdi.
Araf XVIII 37
Her zaman iyi olabilir belki de nesne; ne var ki mum ne denli iyi olsa bile her zaman iyi çıkmaz mührün izi.”
40
“Sözlerini dinleyince, dikkatle seni izleyince” diye yanıt verdim, “sevgiyi öğrendim, öğrenmesine, kuşkularım çoğaldı ne var ki; sevgi bize dışımızdan geldiğine, ruh da onun etkisine girdiğine göre, eğri de gitse, doğru da gitse, ruhun bir seçimi olmuyor bu işte.” Dedi ki: “Ben sana aklımın erdiğini söyleyebilirim ancak; bunun ötesini Beatrice anlatacak;
çünkü inanç eylemi bunun ötesi. Maddeden ayrı ama onunla iç içe her özsel biçim kendine özgü bir erdem içerir, bu erdem ancak eylemiyle sezilebilir, ancak etkisiyle görülebilir, tıpkı bitkilerdeki yaşamı yeşil yaprakların belli etmesi gibi.
55 Bu nedenle insan ilk bilgileri ve hoşlandığı nesnelere duyduğu sevgiyi nasıl edindiğini bilmez,
58
art nasıl içgüdüsüyle bal yaparsa bunlar da içgüdüseldir insanda; bu ilk istek ne övgü hak eder, ne de yergi.
61
Ötekilerin de eklenmesi için ilk isteğe, doğuştan gelen, akıl öğreten, kapıyı bekleyen bir erdem vardır hepinizde.
Bu erdemin iyi sevgilere, kötü sevgilere kucak açışına göre övgü kazanmanızın nedeni bu ilkede yatar işte.
Sorunun derinine inenler, bu doğuştan özgürlüğü belirlediler ve dünyaya ahlâkı getirdiler. Demek ki, içinizde doğan bir sevgiyi bir gereksinimin ateşlediğini kabul etsek bile, dizginleri sizin elinizdedir yine de.
Beatrice’nin özgür istenç dediği, işte bu erdem, sana bundan söz ederse aklından çıkartma bu dediklerimi.” Ay gecikmiş, gecenin yarısında doğmuştu, bir bakraç gibi sürekli ışıyordu, yıldızları daha az görünür kılıyordu;
-Dante Alighieri-Göttliche Komödie
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!