Cengiz Dağcı’nın ülkesi Kırım’ın Bahçesaray’da
Mevsim vurdu beni, dalımdan düşüverdim
Rüzgârlar üflerken tepelerden
Sen gördün, sen kaldırdın beni yerden
Kimseler duymuyor sesimi, konuşamıyorum
Ölümün gözü karanlık
Ve bağrını açmış bekliyor uçurum
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
adeta bir şiir şeyhi ve dil kuyumcusu.. harika!
maktul bir şiir olmuş
'DURUMUM çok vahim bir DURUM'
müthiş bir samimiyet şiiri bu..
müthiş samimi bir dil şiiri..
müthiş bir insan şiiri..
müthiş bir sorgulama şiiri..
müthiş ironik bir şiir bu..
müthiş dramataik bir şiir bu..
bizi biz olmağa çağıran bir şiir..
insan insan içinde bir şiir..
insan beden için de..
dert dert içinde
elerinden öpüyorum bahattin hocam
işte anadolunun -asırların aşındıramadığı- mütevekkil insanı
okudukça içim açılyor hem dünyaya hem ahrete
selam sana ey bağrı olgunlukla yanık anadolu
Sevgili ve değerli dostlarım,
Dün bu sayfada, Bana hitaben, yalnız isim vermeden beni ima eden, arkadaşımız sayın hak kargası arkadaşımız. Cihat Şahin bey efendi,bu sayfada yazan bütün arkadaşlarımı töhmet altında bırakmıştır. Ben de ne yaptım? onun ifade etmek istediği şahıs benim diye, Kendimi de şifre ettim. Yani kimseyi töhmet altında bırakmak istemedim.
Bugün Dünkü yorumlarımı ben sildim. Neden? Ben inandığım bir şeyi başkalarına empoze etmemek içindi.
Gördümki, fikirlerimi müslümanım diyen bir insanla ve samimiyetle paylaştığım, o insan, bana ihanet etti. Evet bu insan''Hak Şahini' denen namert.
ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir..
@..
Sayın Adem Erdoğan!
Buradaki normal yorumlar ve anormal yazılarla bu kadar alakadrsanız ve dünkü 'Günün şiiri' dahil günün şiirilerinin altına yazılan din, mukeddesat, dindarlar, hacılar, hocalar ve bütün müslümanlar için kaleme alınan alaylı yazıları, hakaretleri, sövgüleri de görmüş ve okumuş olmanız lazım! Ayni şahsın değişik rümuzlar ve müstear isimlerle buraya girip milleti birbirine kattıklarını da fark etmişsinizdir! Bu gibi kötü niyetli kişilerin türlü hakaretlerini yorum kabul edeceksiniz ama hakarete uğrayan müslüman şair ve şairelerin meşru olan cevap haklarına müdahele edeceksiniz? Bunun mantıkla, insafla, kanunla vicdanla, adaletle bağdaşır bir tarafı var mı? Madem bu site edebiyat ve şiir sitesi, niçin edebi atan, şuuru tepen, edepsizlere ve şuursuzlara anında müdahele edip, iğrenç yazılarını silmiyorsunuz ve ya şiddetle protesto etmiyorsunuz? Biz buraya dinimize mukaddesatımıza sövdürmeye, hacılığımız ve hocalığımızla alay ettirmeye mi geliyoruz? Siz bu sayfa da görevliyseniz görevinizi lütfen dosdoğru ve adilane yapın! Dün ben bilgisayarı kapattıktan sonra bana tekrar hakaret eden malum şahısın yazısını niçin pasiflemediniz veya kendisine ikazda bulunmadınız? Mehmet Binboğa denen bu şahıstan bir korkunuz mu var? Yoksa çifte standart mı var? Her ne olursa olsun, sizin bu taraflı tutumunuzu kınıyor ve gerçek adalete ve inançlara hususan da üslümanların inançlarına saygıya davet ediyorum!
Benim yorumumlarıma gelince; Herkes yorumunu kendi inancı doğrultusunda yapar! Çünkü herkesin kıstasları farklıdır! Benim kıstaslarım; Kitap, Sünnet, İcma-i ümmet, kıyas-ı fukaha ölçüleridir! Zira ben bir mü'minim. Beni felsefi veya gayri ciddi yorumlar yapmaya mı teşvik ediyorsunuz? Yoksa dini kıstaslarla yorum yapmak yasakmıdır? Şayet böyle bir yasa varsa lütfen çekinmeyin ve açıklayın ki bizde tavrımızı ona göre belirleyelim!
Netice; Tarafsız bir yöneticilik yapacaksanız, sayfayı doğru ve devamlı takip ediniz! Kim gayr-i ahlaki ve hakaretli bir yorum yazarsa onu hemen uyarınız ve bu üç defa tekrar ederse onu devamlı yasaklı yapınız! Böyle davranırsanız sizi can-u gönülden tebrik ederim. Ama böyle davranmazsanız, sizinle hak hukuk çerçevesinde mücadeleye devam ederim!
Dün foyaları meydana çıkan sizlere malum olan 'binbir surat' lakaplı Mehmet Binboğa provakötörü,önce iddia ve iftiralarını kimseye yutturamayınca rezil olup sinmiş daha sonra ben bilgisayarı kapattıktan sonra 'Muzaffer Akın' Sahte ismiyle tekrar arz-ı endam ederek yeniden zırvalamış ve hakaret etmiştir! Hakaretlerini kendisine aynen iade eder ve özürü önce Allah'tan sonra iftira attığı ve birbirine düşürdüğü tüm masum insanlardan ve hakaret ettiği bütün müslümanlardan dilemesi gerektiğini hatırlatırım! Ama bu ahlak fukarası devrim yobazı öyle iki yüzlü ve öyle ödlek bir mahluk ki, kendisine cevap yazmıyayım diye özelini bana yasaklamış!
Sana dünkü yuhlarımdan ve lanetlerimden bir kaç milyar daha gönderiyorum! Devrimcilerin yüz karası fırıldak Mehmet ve binbir surat denen mahluk!
güzeldi...kutlarım
Bu şiir ile ilgili 27 tane yorum bulunmakta