Maki Şiiri - Gülhan Özkara

Gülhan Özkara
1811

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Maki

Yollarında gitmesi bir başka güzel dağların
Çalıları bir başka
Sonbahar bir başka güzel
Kış bir başka
En iyisi bir yol geçirmek
İçinden senin Amanos
Bari yaz kış doya doya görürüz
Cennetin yedi rengini
Tonlarıyla beraber
Ah Amanos ah
Sen delirtirsin
Kendini beğenmiş ressamları
Eski zamanın dağ köylüleri
Her bitkinin adını bilirdi
Şimdi olsalar sorardık
Makiliklerde ne varsa
Bozağan'ı biliyorum
Domuz kulağını da
Sinceri de
Azgan dikenini de
Sakızlığı da
Sarı çiçek otunu da
Kokarağacı da biliyorum
Kesmeyi de biliyorum
Mazıyı da
Harı da harnubu da biliyorum
Tırık çalısını da
Pırnalı da
Murtu da
Yaban mersini yani
Sarıcanı da biliyorum
Kuşburnunu da
Dardağanı da
Afrika dikenini de
Kamışı da
Hayıt çalısını da
Gebere çalısını da
Zamzalağı da
Tesbih ağacını da
Ama seyrek gölgeli
Küçük yeşil yapraklı
Kara cılız gövdeli bir ağaç var
Onu bilmiyorum
Bahar gelince sarı sarı
Bir çiçek açar
Adı ne bilmiyorum
O kadar koyu gölgeli
Bir çadır yapıyor ki kesme
Dallarını kaldırıp girsen içine
Ya bir domuz yatağıdır
Veya terörist
Böğürtlenleri adamdan sayma
Yamaçlarda ayak dolaşığıdır sadece
Ama ormanın derin içinde
Kalınlaştıkça kalınlaşır himleri
Yükselir de tabi biraz
Her telmini yerlerde yılan gibi
Yeniden toprağa kol salar
Bir de yaban eriği var
Tadı da kendi gibidir
Bir de perpül
Dağ tiyeği yani
Meyvesi bayağı küçüktür
Göz yaşına benzetilir
Perpül gibi ağladım denir
Akdeniz bitki örtüsü
Bir şairin harcı değil
Bu işin üstesinden ancak
Bir üniversite gelir
Derelerin içini sollu sağlı
Çınarlar kaplar
Bir de kırmızı kabuklu hartlaplar
Eskiden bütün yamaçta olurdu
Bu kahverengi kırmızı renk arası
Hartlap ağacının asla kerestesi olmaz
Tabiatında bir eğrilik vardır
İlla odun yapacaksın
En evvel Atatürk getirtmiş
Gazi çiftliğine dikmiş
Ökaliptüs de biraz öyledir
Biçilmiş tahtaları
Güneşi görünce eğrilir
Bataklık kurutmaya yarar
İğne yapraklı çamlar
Her zaman bir numaradır
Deniz kenarından başlar
Ta bin beş yüz iki binlere kadar
Her yerde var
Ve bir de akasya
Sadece gölgesine tenezzül edilir
Çünkü dikenlidir
Eski zamanın fakirlik günlerinde
Bütün çocuklar çiçeklerini yerdik
Kimse odun da yapmazdı akasyaları
Ellerine batardı dikenleri
Motorlu bıçkı çıkınca
Tüyünü tozzağını attırdılar
Hiçbir şey kalmadı açıkta
Derelere sıkıştılar
Zavallı ağaçcağızlar
Derin derelere
Yılandan korkularından insanlar
Giremiyorlar bari
Makinin bir karakteri de
Zeytindir buralarda
Yaban zeytini
İsos’un volkanik püskürüklerinin
Yamaçlarında
En çok bu vardır
Bir aşılayan çıktı mı bilmiyorum
Vıkır vıkır leçe taşlarının içi
Uzaklardan sadece zeytin görünür
Bir de ceviz var
Yamaçlarda yaban olarak
Yoktur ama
Ormanın derin içinde eskiden gökleri kaplayan
Gölgesinde beş yüz
Davar barınan
Bir köy kurulmuş sanırsın
Cevizler varmış öyle çok
Alman silah sanayiine
Kundak yapılmak üzere
Hep kesilmiş birer birer
Trenlere yüklenmiş
Uzak yollara
Uzak diyarlara
Eğer Amanos’ta canın
Fındık isterse
Bende yok demez
Sırapınar’da
Yağlıpınar’dan aşağı inen
Korkulu derelerde ve daha nice yerde
Fındık vardır
Ormanın içine varmadan
Neyi saymayı unuttuğunu
Bilemez insan
Bir de püren var
İlkbahara inat
Çiçeklerini kış gelmeden açar
Kumul yamaçlarda boyu
Küçücüktür ama
İç derelerinde dağların
İki adam boyu olur
Hayret içinde kalırsın
Kıraçtaki otuz santimlik maki
İki metre olmuş diye
Neleri var bu dağların neleri
Kiraz, kestane, ardıç, gelincik
Meşe, bahraz, karadal
Neleri var bu dağların neleri
Her şeyi saymayacağım
Bir de demirdelen otu var
Sigara tiryakileri
Çok kötü bir duruma gelince
Bu ot ile
Tütsü tedavisi yaparlar
Hırıltıları için
Kırpılmış kıl gibi yapraklarını
Birkaç milim yani
Öfeler kurutursun
Sigara kağıdına sarar
İçersin
Buralarda böyle
Himliklerin içine
Bir yılan gibi
Uzanır demirdelen
Mezarlıklarda
Allah bunu niye yaratmış
Dersin
Daha unuttuğumuz neler var
Cilbirtin, karaçalı, çeti
Düzlüklerde Akdeniz’in sureti
Zakkum çiçeğini de
Saymasak olmaz
Bayılır su kenarlarına
İster dere ister çay
Bir de boruk halısı var
Süpürge yapıyorlar
Eskiden bıyığı dik ve sık
Yaylımlı adamların bıyığına
Boruk gibi denirmiş
Eskiden yollarda giderken
Kağnıkısığı’nı geçince
Kuzuculu, İcadiye, Ocaklı, Çaylı
Bir selvi ormanı görürdün
Kavak yani
Minare gibi ağaçlara
Tiyek gövdeleri sarılırdı boyunca
Tonlarca üzüm alınırdı
Tonlarca pekmez
Şimdi ara ki bulasın
29 Eylül 2013

Gülhan Özkara
Kayıt Tarihi : 20.11.2013 14:04:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Gülhan Özkara