...Makale - I. Türk Tarihinde Kadınlar Ş ...

Yılmaz Örmeci
645

ŞİİR


42

TAKİPÇİ

Türkler tarih boyunca kadına erkekle aynı değeri vermiş; mirasta, hukukta ve sosyal alanlarda hatta devlet yönetiminde kadınla erkeği bir tutmuştur. Börte Hatun, Tomris Kağan, Suyun Bike, Begüm Sultan gibi kadın hakanlar, destanlarda ve masallarda Umay Ana gibi mitolojik kişilikler vardır.

Kadınlara karşı şiddet, tecavüz ve her türlü saldırı en ağır şekilde cezalandırılırdı. Kadınlara şiddet kullanmak Türk töresinde asla yer almamış; Dede Korkut hikayelerinde, Türk destanlarında ve masallarında bu konu işlenerek belirtilmiştir. Kadınlar da savaş zamanlarında erkekle birlikte yerini alır; ok atmayı, kılıç kullanmayı ve ata binmeyi bilirlerdi. Mülk edinme ve ticaret yapma hakları vardı, her türlü sanatla uğraşır, erkeklerin yaptıkları her işi yaparlardı.

Hakanın eşi Hatun veya Katun ünvanı ile Kurultaylarda ve önemli resmi toplantılarda Hakanın yanında yer alırdı. Hakan savaşa katıldığında ülkeyi yönetir, tüm yetkilerini kullanırdı.

Cengiz Han bir Kurultay’da halka ve diğer üst düzey yöneticilere hitaben: “Ben sizin Hanınızım, bu da benim Hanım’dır” diyerek eşi Börte Hatun’u işaret etmiş, kendisine gösterilen saygı ve itibardan daha fazlasının eşine gösterilmesini istemiştir. “Hanım” sözcüğünün bu nedenle dilimize girdiği söylenir.

Tamamını Oku
  • Serap Irkörücü
    Serap Irkörücü 18.03.2017 - 21:24


    Çok güzel bir konuya değinmişsiniz Yılmaz Bey..... Dünyada kadın varlığının birey' olarak kabul edilmesi 19. yy. gibi gerçekleşirken, Türk kültürü Doğu kültürünün egemenliğine girmeden ve öz kimliğini kaybetmeden önce 'kadın' sizin de değindiğiniz yerlerdeydi.... En önemlisi de 'şaman' seçilebilmesidir... Çünkü birçok beceriyi ve kimliği üzerinde taşıyan şaman aynı zamanda liderlik de içerir....

    Üstelik Türk boylarında önemli kararlar alınacağı zaman, kabilenin en yaşlı kadınını 'bilge hatun' yerine koyarak mutlaka fikrini alırlardı.... Benzer bir uygulama Öz kültürlerini götürebildikleri sürece Kızılderililerde de uygulanmaktaydı.....

    Konuya yaklaşımınız ve konuyu gündeme taşıdığınız için çok teşekkür ederim..... Daha nicelerine Yılmaz Bey..... Saygılarımla........

    Cevap Yaz
  • Canan Akpınar
    Canan Akpınar 17.03.2017 - 14:04

    Şu zamanda kadınlara yapılan zulüm üstlerine yapıştırdıkları etiket verilen değer din istismarcılarının avaz avaz yaptıkları açıklamalar dikkate alındığında nereden nereye gidiyor dedirtiyor...Kadınlarımız hukuk karşısında bile aciz bırakılıyor..
    emek verilerek hazırlanmış çalışmanızı gönülden kutluyorum...
    Saygılarımla..

    Cevap Yaz
  • Mustafa Bay
    Mustafa Bay 16.03.2017 - 23:22

    Makaleye yine döneceğim...
    Dışarıda olmamın koşulları nedeniyle zorlanıyor, istediğim gibi yazamıyorum...

    Şu kadarını eklemeliyim...
    Türk Kadını, Türk Erkeği ile her zaman eşit koşullarda yaşamıştır.. Bunu oyunlarımızda görmek mümkündür... 'Kol kola', yan yana... Halayda, barda, zeybekte...
    Zaten Türk Töresi müsaade etmezdi kadının aşağılanmasına.. Namus cinayeti asla işlenmezdi, evli bir erkeğe kadın, evli kadına da erkek yan gözle bakamazdı...

    Makalenize konu olan Banu Çiçek, hakan kızıydı ve Bamsı Beyrek ile güreş tutan ve yenilince onunla evlenen, Dede Korkut'a da ilham olan kadındı..
    Begüm Sultan da hükümdarlık yapan, devlet yöneten Türk Katunu idi...

    Başarılı makalenizi içtenlikle kutlarım Yılmaz Bey..

    Cevap Yaz
  • Safure Yıldırım
    Safure Yıldırım 16.03.2017 - 18:34

    Özgür ve güçlü kadın, özgür ve güçlü toplum demektir, bunu bilenler önce kadını değersizleştirip, itibarsızlaştırmışlar,özgürlüğünü kısıtlayarak yavaş yavaş yok etmişlerdir. Şuan yaşadıklarımız kadınlarımızın yaşadıklarının aynası değil midir?

    Anlamlı, değerli bir paylaşım için verdiğiniz emeği, çalışmanızı Kutlarım Yılmaz Bey,

    Özgür ve güçlü kadınlarımızla aydınlık güzel günler dilerim..Selam ve saygıyla..

    Cevap Yaz
  • Nermin Seyratlı
    Nermin Seyratlı 16.03.2017 - 16:11

    Yılmaz Bey,

    Yine çok değerli bir çalışmaya imza atmışsınız. Bir hanım olarak beğeniyle okudum makalenizi.

    Türk Tarihini kaynaklarıyla inceleyenler görecektir ki, gerçekten Türklerde kadının yeri başka hiç bir millette olmadığı kadar çok özeldir. Bunu daha iyi anlamak için o dönemde çevresindeki diğer milletlerin yaşantısını ve kadına bakış açısını incelemek yeterli olacaktır kıyaslama yapmak için.

    Örneğin, İslam dininin indiği Arap kültüründe, kız çocukları diri diri gömülüyordu. Eski Yunanda kız çocukları fayda sağlamayacağı düşüncesi ile terk ediliyor, kadınlar evde sadece kendilerine ayrılmış özel odalarda yaşayabiliyordu.

    Ne oldu da bugün durum değişti? Bunun üzerine uzun uzun yazılar yazılabilir. Şu an bu konuya hiç girmeyeceğim.

    Gelelim tekrar kadın konusuna... Bu kelimenin etimolojik yapısına vurgu yapmak istiyorum biraz.

    Orhun yazıtlarında, kelime 'khatun' olarak geçer. Gırtlaktan 'kh' sessizleri birlikte çıkarılırmış o dönemde.

    Daha sonra, 'katun' ve 'hatun' biçiminde iki şekilde kullanılmaya başlanmıştır.

    'Katun'-'Kadun' (t/d değişimi) -'Kadın' (u/ı değişimi) olmuştur kelime. Bugün o şeklini kullanmaktayız.

    'Hatun' şekli de aynen kullanılmaya devam edilmektedir. Rahmetli babam anneme hep hatun diye seslenirdi mesela.

    Kadına hak ettiği yeri ve değeri tekrar verme konusunda en büyük adımları Atatürk atmıştır. Çünkü o gerçek bir tarih bilinci olan, hem eskiyi hem çağını yakından gören ve gözlemleyen, aydın bir liderdi.

    Dilerim, yüzlerce yıl önce kadına verilen değeri, bir gün kadınlarımız yine kazanırlar.

    Bu anlamlı çalışmanızı yürekten kutluyorum Yılmaz Örmeci Bey. Selam ve saygılarımla.

    Cevap Yaz
  • Sadiye Ayhan
    Sadiye Ayhan 16.03.2017 - 14:07

    Dinimiz kadına çok değer vermiştir..Zengin bir kültürel mirasa sahip müslüman Türk kadını, dînî, ahlakî ve kültürel değerleri ile gelecek nesillere güzel örnekler vermiştir..Hanım sözünün anlamını hiç bilmiyordum..Çok güzel çok hoş ..
    Başarılı bir makale Yılmaz Bey..Siz hep yazın ..Yüreğinize sağlık..Kaleminiz daim olsun..Kutluyorum sizi canı gönülden..Saygılarımla..

    Cevap Yaz
  • Gül Başpınar
    Gül Başpınar 16.03.2017 - 13:11

    Farklı bir pencereden bakan, bir kaynak sunmak isterim, Değerli Dosta…

    BİRGÜN BU YAZININ BAŞLIĞININ:
    'Eski Türklerde Kadın' DEĞİL,
    'TÜRK'LERDE KADIN' olması dileğiyle...

    ESKİTÜRKLERDE KADIN
    Eski Türklerde kadının toplum içindeki konumu ve aile düzeni, hemen hiçbir toplumda görülmeyecek düzeyde uygar ve demokratik ilişkiler üzerine kurulmuştu. Türk ailesinde, babanın eşiyle paylaştığı, baskıcı olmayan eceliği (reisliği), baskıya dayanan ataerkil aile yapısından ayrımlıydı. Ev, Batılılar ve Araplarda olduğu gibi yalnız kocaya ait değil, kocayla karının ortak malıydı. Bu nedenle evin erkeğine evin ecesi, evin kadınına da evin kadını denilirdi. Ailede babanın olduğu kadar, ananın da sözü geçerdi. Ana soyu ile baba soyu değerce birbirine eşitti. Eşitlik, babanın saygınlığının ve ona verilen değerin azalması anlamına gelmez; tersine ona, saygıya dayalı içtenlikli ve daha güçlü bir yetke kazandırırdı.

    Nikâh ve Tek Eşlilik
    1 Nikâha ve tek eşli evliliğe dayanan bir aile düzeni, Türk toplumuna çok eski dönemlerde yerleşmiştir. Eski Türklerde nikâh, törenle gerçekleştirilen ve özellikle köy düğün geleneğinin tarihsel köklerini oluşturan, önemli bir olay, bir tür sözleşmedir.

    2 Nikâh için ana ve babanın onayı koşuldur. Evlenen erkeğin, gelinin ana-babasına bir miktar mal vermesi gelenektir. Başlık adıyla günümüze dek süren bu gelenekte, verilen mala kalıng denirdi. Gelin, gittiği ailenin hak sahibi bir üyesi olur; kocasının ölmesi durumunda, malların ve çocukların velayeti ona kalırdı. Yaş ayrımı çok olan evliliklere izin verilmez ve yaşlı kuşaktan erkek, genç kuşaktan bir kadınla evlenemezdi.

    Türk Töresi
    3 Tarihte hiçbir toplum, kadını Türkler kadar erkekle eşit saymamış ve hak tanımamıştır. Her iki cinsin kendilerine ait, karşı cinsin yerine getirmek zorunda olmadığı görev ve sorumlulukları vardı. Birbiri içine girmekle beraber, kadının ağırlıklı görevi aile içinde, erkeğin ise dışındaydı. Buna karşın, her cins aynı eğitimden geçer; cinsler arasında ayrım, toplumun tüm kesimlerinde yadsınırdı.
    Kadının toplum içinde önemli bir yeri vardır. Bu önem Dede Korkut’ta; “kadın kendini överek adam olmaz; ancak güzel düşünür, güzel konuşur ve kocasına iyi öğütlerde bulunursa yücelir”, “kocası onu dinler” biçiminde anlatılmıştır.

    4 Irk Bitig’de; babanın emir annenin öğüt verdiği görülür, çocuk isteğine göre birine ya da ötekine uyardı.

    5 Kadın örtünmez, haremde kalmaz, erkeğin gittiği hemen her yere giderdi. Erkeklerle bayramlara, şölenlere ve içkili toplantılara katılır; onlarla birlikte kımız ya da şarap içebilir; kendisi de şölen düzenler, davetler verebilirdi. Erkek gibi ata biner, ok atar, öküz arabası kullanırdı.
    Çin kaynaklarına göre; “kocaları dama oynarken onlar futbol oynar”, “pazara gittiklerinde, paketleri kocaları taşır”

    6 ve “açık bir kibarlıkları vardır”.

    7 Ama gerekirse ava ve savaşa da giderlerdi. Arap gezginci İbn Arabsah, Türk kadınları için; “erkekler gibi savaşıyor, kâfirlerin üzerine dört nala at sürüyorlardı...”, diye yazar.

    Kadının Özgürlüğü
    8 Kadınların bu denli özgür ve cinsler arasındaki ayrımın az olması, Türk kadınlarının kendilerine özen göstermediği, süs ve güzelliklerine dikkat etmediği, cinselliğe önem vermediği anlamına gelmiyordu. Giysileri son derece renkli ve süslüydü, zarafete ve alımlılığa önem verirlerdi. Beğenilmeyi severler ve güzellikleriyle ilgili övgüleri, “memnuniyetle kabul ederlerdi”. Serbestçe kullandıkları özgürlüklere sahiptiler ama son derece iffetliydiler.
    Ünlü İtalyan gezgini Marco Polo, bir “seyahatname klasiği” olan İl Millione adlı yapıtında, Türk kadınlarının “ahlaki temizliğini” över ve onların “tüm dünyanın en temiz ve ahlaklı” kadınları olduğunu söyler.

    Cinsel Suçlar, Cezalar
    9 Tedirgin etme (taciz), kadına saldırganlık (tecavüz), evlilik dışı ilişki (zina) gibi cinsel suçlar Türk toplumunda yok denecek kadar azdı. Kadına saldırının Türk hukukundaki cezası ölümdü. Tecavüze uğrayan kadın toplumdan dışlanmaz, ona sahip çıkılır. Evlilik dışı çocuğu olursa kadın ulu bir ağaçla evlendirilir, çocuk bu yolla meşrulaştırılırdı.

    Günümüzde töre cinayeti adı verilen olayların Türk töresiyle bir ilgisi yoktur. Basında sıkça kullanılan bu tanım herhalde, Türk geleneklerini yıpratma amacını taşımalıdır. Saldırıya uğrayan kadına sahip çıkılırken namusunu korumayan kadın hoş görülmez. Eski Türk inancına göre Doğum Tanrısı (Ayzıt), “ne denli yalvarırlarsa yalvarsınlar, namusunu korumamış kadınların yardımına” gelmez.

    10 Eski Türkler ’in hukuk düzeninde, ayrımsız herkesin sorumlu olduğu ceza yasaları vardı; yasalar, disipline bağlı bir güvenlik örgütü aracılığıyla ödünsüz uygulanırdı. Hızlı ve adil karar veren mahkemeler, suçluları ayırım gözetmeden yargılardı. Gözaltı süresi on günden çok olamazdı. Vatana ihanet, savaşta gevşeklik, ülke çıkarlarını yabancı ülkelere karşı korumama, elçilik görevlerinde kusur, ağır siyasi suçlar; cinayet, ırza geçme, bağlı atı çalma, soygun, ağır adi suçlar’dı ve cezası ölüm’dü. Genç kızları aldatanlar, yüksek mal ve tazminat ödemeyle cezalandırılır; adam yaralayanlar, yaranın durumuna göre ceza öder; bağlı olmayan atı çalanlardan, çaldığı at sayısının on katı ceza alınırdı. Bu suçlar hafif adi suçlar’dı.

    DİPNOTLAR
    1 “Orta Asya” Jean-Paul Roux, Kabalcı Yay., 2001, sf.47
    2 “Çin Belgeleri (Jul. Doc:1-9) Sencer Divitçioğlu, “Kök Türkler” Yapı Kredi Yay. İstanbul-2000, sf.168
    3 “Tarih I. Kemalist Eğitimin Tarih Dersleri” Kaynak Yay. 4.B.as, sf.46
    4 “Orta Asya-Tarih ve Uygarlık” J.PaulRoux, Kabalcı Yay. 2001, sf.273
    5 a.g.e. sf.273
    6 a.g.e. sf.273
    7 a.g.e. sf.273
    8 a.g.e. sf.273
    9 “Tarihte Türklük” Prof. Dr. Laszlo Rasonyı, Türk Kültürü Araştırma Ens. Yay. Ankara 1988, sf.58
    10 “Türk Tarihinin Ana Hatları” Kaynak Yay. 2. Basım 1956, sf.349…

    Emeğine sağlık…

    Nicelerine inşaAllah…

    Sevgilerim…

    Cevap Yaz
  • Naime Özeren
    Naime Özeren 16.03.2017 - 13:08

    Çok değerli bir çalışmaydı. Neredeeen nereye?. Herkes aya, biz yaya desem o bile yanlış. Biz geriye geriye pek çok konuda olduğu gibi kadın hakları konuşunda.Mecliste ve parti teşkilatlarındaki kadın sayımızdan ve kadına şiddet hatta cinayetlerden anlaşılmıyor mu bu değer?...

    Hanım sözünün nereden geldiğini hiç merak etmemiş ve bir araştırmaya girmemiştim. Çok hoştu. Bir değerli çalışmaya daha imza atmışsınız.Bunları bir beyefendinin değerli kaleminden okumak bir başka onur... Teşekkürler Yılmaz bey.

    ARAŞTIRMA VE YAZMA GÜCÜNÜZ HİÇ TÜKENMESİN... Hayır lı günler dileğiöm ve saygımla...

    Cevap Yaz
  • İbrahim Kavas
    İbrahim Kavas 16.03.2017 - 12:53

    Önemli bir konu ve güzel bir anlatım. Toplumumuzda değerler yozlaştıkça, bir çok kültür, gelenek ve görenekler de alabildiğince yozlaşıyor. Tıpkı günümüzde kadınlara verilen değer gibi... Yüreğine sağlık.

    Cevap Yaz
  • Bulutsuzluk Özlemi
    Bulutsuzluk Özlemi 16.03.2017 - 12:02

    Tarih boyunca Türk kadınının yeri ayrı bir önem taşır..
    Çalışmanızı içtenlikle kutluyorum Yılmaz Bey..Emeğinize sağlık..Saygı ve selamlarımla..

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 12 tane yorum bulunmakta