Merhaba dostlar,
Şiirlerde yoğun bir imge bombardımanı düşünüyorum, rastgele ateş açan, her nefes alışında soluğu yettiğince mitralyözden sözcük fırlatan. ama bir o kadar da ses ahengini, akıcılığı sağlayan ses benzerliğinin kaçınılmazlığı olan uyaklamayı, şiirin kavalyesi olarak görüyorum.
Öte yandan şiirlerde, sosyal çelişkileri de içine / dışına doladım.. sevda bile olsa konu, topluma sunmanın yararına inandım. çünkü, bunu da çözsün tartışarak, başkasının aşkına, karşılıksız sevene, umudunu yitirene, belki de rus ruleti gibi ölene. Bu da bombardımanın etkili olmasını sağlayan başka bir cephaneydi belki.
Biçem olarak, ne serbest şiir, ne de hece; çoğu kez öbeklerde veya öbeklerin belli simetrilerinde hece sayısı benzerliğine, mümkün olduğunca da eşitliğine özen gösteriyorum, çünkü okuma için nefesin aşırı tutulmasının akıcılığı önlediğine dayalı olan bu klasik gerekçenin, çoğu kez okunasılık kattığını görüyorum.
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan