Mai Xiayu - Bir Aşkın Esareti…
Nisan.1997
Şanghay Treni
Bu kez buçuklu kesilmiş elimdeki bilet
Tekerrür eder birkaç saat sonraya
Bir bulut öldürmüş
Gözleri kapalı Çinli bir melek
Yetmişlerden kalmış sanki
Tarihten fırlamış
Fularlı ipekten bir hanımefendi
Kirpiklerinde balık pulları
Ellerinde işlemeli yelpaze
Kırmızı ne çok da yakışmış ellerine…
Çüf çüüüf çüf
Trın tak trın
Homurdanarak paslı rayların üzerinde bir ekspres
Şanghay yolcusu kamasın
Divitimin mürekkebi bitmiş
— Bir dakika bekle…
Kör bir ressam gibiyim
Yakaladığın anı resmetmeliyim
Alır götürür bir Çinli kadın
Divitimin mürekkebi bitmiş
—bir dakika istirhamım olacak…
Yolculuk başladı
Aynı kompartıman yolcusu
Bir bir devirip Hainan ormanlarından ağaçları
Ver elini Şanghay…
Bir akşam ölüyor
Bir şair bu anı yazıyor
O gözler
O gözler
Birden doyulamıyor…
Üçüncü mevkide ne eğler ki
Bir saatte ter kokusu karmış bütün treni
Burnuna kadar içmiş makinist
Bir kadeh istesem
Ah bir kadeh verseler
Bir kadehin içine düşsem
Bir dilim çözülse
Katiyen öleceğim…
Katiyen bu karanlığı yırtacağım…
Uzaktan yanan Şanghay
Bir festivalde sanki
Altı Çinli bir ejderha kostümü giyinmiş gibi
Ve
Kırmıza boyanmış kâğıttan bahçe fenerleri
”Lütfen adınızı bağışlar mısınız? ”
Durdu Çinli
Durdu tren
Varılan istasyon Şanghay
Şanghay’da inecek kalmasın
Zamanı mı şimdi?
Şanghay Limanı – Beijing (Pekin) Vapuru
İki saatlik yolum var
Çinli gene ardımda
Ben gene onun ardında…
Halen mürekkebim yok
Halen…
Son sefer yetişmeliyiz
Bir sonraki sefer seni benden ayırır
Ve
Yan yana oturmalıyız o gemide
Deniz kılavuzluk etmeli
Beyaz bir şemsiye tutmalıyım
Güneş tenine deymemeli…
”Lütfen adınızı bağışlar mısınız?
Vapur kalkıyor
Bir yaşlı balıkçı saylamalı ellerini
Yüksek binalar ufaldı
Bir şimşek gibi gökyüzü
Bir an önce bir yer bulmalı
Beni izleyin
Adım Mai…”
Bir melek ismi olmalı
Arşı deryadan inmeli
Bu gece uzun
Bu gece
Beijing bizi bekle mi?
Bir kadeh verin bana
Bir kadeh ne olur
Sadece bir kadeh
Aşkına düşüyorum galiba…
Ve Beijing (Pekin)
Bir muhabirin not defterinden kopardım adını
Ellerini tutup kaçırdım
Koş Mai durma
Yol uzun
Bu limanda bırakıyorum seni
Moskova’da bekliyorlar
Gene görüşeceğiz değil mi?
Halen mürekkebim yok
O halen yarım bir resim gibi…
Eylül 1999 - Moskova
Bir Konuğum Var…
—Beyim bir konuğunuz var
—Yorgunum, kimseyle görüşmek istemiyorum
—Ama çok uzaklardan geldiğini söylüyor
—Uzaklardan dostlarım yok
—İsmi Mai’miş. Muhakkak sizinle görüşmeliymiş
—Durun hemen geliyorum…
Şimdi vaktimi
Beni böyle görmemeli…
Hiç unutmaz mı? Bu Çinli
Dur Mai
Bu özlem
Özlem, özlemişim seni…
İşte burası Moskova
Buralarda yalnızlık uykusundayım seni bırakalı limanda
Öyle bakma bana
Ne olur ne olur
Dur bakma bana
Gözlerinden bir aşkı okumak mümkün
Ellerinde yedi dünya yaratmak
Ve
Sana bir melek gibi inanmak
Yağmur burada her günüm yağmur
Islanıyorsun yanımda
Sarılmalıyım kollarımla boğmalıyım seni doyumcasına…
Bu gece ölünceye kadar
Gece ölünceye kadar
Kal yanımda
Kızıl meydanda alalım soluğu
Üşüyelim donalım
Sarılalım
Ve
Yıldızlar kavalyen olsun
Ay benim şahidim
Üryan bedenlere soyunalım
Ve
Ellerim ellerime deysin
Yetmişler bir Choben çalalım
Eski olsun
Biz onunda hırsızı olalım…
Bir konuğum var
Eskilerden bir liman
Bir cennet hurması
Aydan kopmuş alev parçası
Ben böyle sevmedim
Tövbeler olsun bu hiçbir sevgiye böyle esir düşmedim…
Bir Günlük Aşk, Ayrılık…
Bu kez bırakıp giden sensin
Ve
Ben ilk defa ardından ağlıyorum
Bir yanımı kopardın
Bir günlük aşk
Bir anda ayrılık
Bir daha görüşecek miyiz?
Bir daha
Unuttum halen resmin yarım
Helen mürekkebim yok…
Aralık 2000
Beijing (pekin)
Yorgun Saatlerin Ölümü
Seni almaya geldim
Sen nerdesin
Bir resmi tamamlamaya geldim
Selam sana bisikletli Çinli havari
Selam sana Mao’nun heykeli
Selam Pekin
Balıkçı amca selam
Selam gemiler
Martılar
Balıklar selam size
Mai’yi gördünüz mü?
Bir koşun haber salın
Bu şehre gelmiş deyin
Tujin’de seni bekliyormuş
Saatler Pekin’de öğlen bir
Yorgunluğumu güneşle demliyorum
Gördüğüm her havariye seni soruyorum
Yüz yıllık bir hasret gibi bu günü bekliyorum…
Saatler Pekin’de iki
Bir martı kontu
Tek başıma olmam dokunmuş
İki çocuk cüzdanımı çarptı
Artık ne param var
Ne gidecek bir yerim
Bir sen varsın Mai
Bir seni beklerim…
Umudu resim diye çiziyorum…
Saatler Pekin’de dört
Kitap bitti
Saatler Pekin’de takip edemiyorum
Hatırlamıyorum artık…
Gelmedi Mai
Haberim ulaşmamıştır
Ulaşa gelirdi
Bırakmaz beni
Koca bir amiral gemisi gibi kaldım bir başıma
Ah Mai
Bu gece zor olacak…
Ve gözüktü Mai
Bir kömür madeni gibi gözleri
Ellerinde ipek işlene yelpaze
Cennetin kapısındaki melek sanki
Benimle gel Mai benimle gel…
Ayın 24 Dublin’de bir otel odası
Sen gece
Ne gece
Ne gece
Ellerimiz olmadık yaramazlıklar peşinde
İki çulluk gibi çekmişiz kafayı
Ne oldu bu geceye
Sabah yoktun yanımda
Bir düşün sen Mai bir düş
Bir düşün sen gerçek değil…
Resim bitmiş Mai
Ellerim sana kilitlenmiş
Sabah hararetle kaçmışsın
Bir İrlandalı polis ellerinde tutmuş seni
İhbarnameye benim adımı geçmemiş kâtiplerin
Oysa tetik bendeydi
Oysa o bir çocuk uykusunda düşündeydi
Kırmızı kiremitlerle notlar yazmış odanın duvarlarına
Bir kadeh martini istemiş
Ve
Sonra gitmiş…
Onu götürmüşler
İfadesinde beni söylememiş…
Bir sonra ki sefere Çinli melek
Bir sonra ki sefer
Lavur’dan altın kiremitler çalıcağız senle
Marsilya’da iki kadeh tokuşturacağız
Şimdilik bana müsaade…
Resmin bitti
Artık esir olmuş iki sevgili…
Aralık 2005- Kimberley- G.Afrika
Susuyorsun
Yıllar oldu görüşmeyeli
Tanır mı acaba beni?
Bir Uttu kabinesindeyim
Savaş boyaları sürünmüş ellerim gözlerim
Bu sefer beraberiz
Sen benimle ortaksın günahıma
Sürükleyip öldürmüşüz esir bir aşkı
Yüreğim yanıyor
Susuyorsun
Cebelleştiğin alın teri sen
Bir harmanı bozuk sığara damıtmışım geceye
Hastayım Mai…
İki Filipinli peşimde
Beni gömeceksin buraya
Bir Şabhan başımda kinaye okuyacak
Dingin bir rüzgâr saracaksın bana
Bizi birlikte yaşatmazlar Mai
Bu resmin tonu karanlık
Sisli görüyor gözlerim
Çocukluk anlatıyorsun bana
Kaçmam senden
Tutsağınım bu aşkın…
Susuyorsun…
Mart 2006 İzmir
Son
Şanghay’dan sürükledik bu aşkı
Bizimle yaşadı yıllarımı tutsak
Sen yanımdasın
Yanımdasın
Ben bir başka dile âşık oldum
Mai kal benimle
“kalamam bunu sende biliyorsun”…
Bir aşkı tutup
Gençliğin siyah duvarlarının önünde idam edip gitti
Satırlar bıraktı geride
Ağladım
Gitme deyemeden
Çekip vurmak içindeki cenneti
Düşeri yargılamak
Umudu bir şablonlaşıp kırmak…
Biz onula bulutları öldürdük
İki kadeh sözü var halen Marsilya’da…
Biz aşkı on iki dilde yaşadık
Bir dilde dahi ihanet yoktu ellerimize
Sevdik tövbeler olsun ölürcesine
Bir roman yarım
Ve
İzmir, İzmir!
Mai XİAYU - H.Xian NAKATA(Murat Gevrek) (07–08 Mart 06 İzmir)
Murat GevrekKayıt Tarihi : 25.4.2006 18:16:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!