Ezik ve büklüm ara yollarda ve orada dönencelerden yaz ortası
Kobalt daralması sarar etrafı arar dururum her yanda seni,gizlenirsin
Ki turkuvazdır gözlerin
Durak tedirginlikleri sonra apar topar koşuşturmalar
Bir basamakta burkulan ayak bileği saat ondokuza ondokuz bile kalmamışken
Tedirginlikler otomatik kapı önlerinde sürer gider
Doyulamayan kaç buluşmanın filmi kopacaktır acaba?
Beklerken biraz sonralar birikir gölleşir
Nöbeti devralmaya gelir sönük lambalar
Ne ki ötelenen sevişmeleri alır ıraklaştırır peronlar
Ötekinin üstüne abanan binaların yıkılışına benzer yıkılırız biz de
Kurumakta olan frezyelerden ne farkımız vardır sarmaş dolaş olduğumuzda
Ter basmıştır üstelik
Kösnülleşmeleri tükenmek bilmeyen menevişlerin adları imha edilmiştir
Kuşatılmış mevzilerden herhangi birinde ya sen kalsan ya da ben
Fark etmez ki…
Umursamazca bağrışmalar ayıkmazsa da olur yürüyüşlerin içinde
Yıpranık kalınmışlık durumudur, belki de dinlediğimiz son şarkıdır kulaklarımızda kalan
Beraber tükettiğimiz için dansları ortak suçluyuzdur
Yapışır ziftli yollara ayak izlerimiz
Bir şeylerin kaldığını söyler izbelerdeki kaldırımlar
Mahçup bir iç çekişin sesi düşer omuzlarından akan saçlarının üstüne
Hep böyle olagelmiştir zaten kısırlaşır bulutlar
Boşalamaz ki boşalsınlar
Bir bozgun yerinden kaçışın resmi çiziliyordur tuvale
Güneşi kavurmaya gücü yeten yürek yangılarından devşirilir renkler
Uçuk kayboluşların hemen ertesinde şerefe kaldırılır kadeh
Egsoz dumanları haşlanmış mısırlardan salınan buharlar bir parça tiner kokusu
Rüküş yürüyüşler köşe başlarında yine suçüstü yapılan sarılmalar
Ezik ve büklüm ara yollarda ve orada dönencelerden yaz ortası
Kobalt daralması sarar etrafı arar dururum her yanda seni,gizlenirsin
Ki turkuvazdır gözlerin
Leyla’sızlıklardan biridir ki kadim kentin orta yerinde saklıdır
Kapama göz kapaklarını tanınamazsın tanınmak istesen bile…
Yıldızlar dolmaya gelmez içimize
Teninde isilik lekeleri gibi durur gecenin
Durak tedirginlikleri sonra apar topar koşuşturmalar
Bir basamakta burkulan ayak bileğinin acısı depreşir
Saat ondokuzu ondokuz geçmiştir zulasındasındır rengi sönük bir bilmecenin…
otuzbirtemmuzikibinondört
Necdet ArslanKayıt Tarihi : 31.7.2014 09:39:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

İnsanın bitip tükenmeyen arayışları kesintiye uğramasa, zaman zaman yaşanan aksilikler o kesintinin bilinçli ama zorlayan kıskacına takılmasa, her halde özgürlüğün, özgürleştikçe aradığı öznel beraberliklerin değeri o kadar artmazdı...
Yıldızların içimize akmasının ne mahzuru olurdu yoksa? Niye tedirginlikler tenimizde ucu sivrileşen tepkimelere neden olsundu ki?
'Gözaltı' hallerin açmazında kalışlardır insanlığın çıkmazı, çekişmelerin kısırlaştırdığı ilişkilerin nedeni...
Derinliği oldukça yüksek bir şiir.. Kutlarım değerli dostumu..
Şiiirinizden geçen duyguları anlatmak çokta mümkün değil aslında.. Hissettirdiği hüznün ölçüsü yok. Kaleme yüreğe bin sağlık.. Sonsuz saygımla..
TÜM YORUMLAR (3)