ışıksız şehrin
aydınlık bulvarında
asmışlar yüzümü
aynalardan korkuyorum
bakışlarım can çekişiyor hala
yolumu bulamıyorum
kayboluyurum bu semtin sessizliğinde
ne yana baksam çıkmaz sokaklar
ne yana baksam gözlerin
bir akşam üstü
nazımın şiirleri çınlıyor kulaklarımda
bir daha aşık oluyorum sana
son vapura çeyrek kala
yaktım sigaramı
sonra bir yabancı gibi
çekildim köşeme
ellerim ağladı
gözlerim kör oldu gibi
kırılan kırılmıştı çoktan
insanlar,şiirler,düşler ve aynalar
önüne geçemiyordum hiç bir şeyin
hiç bir şeye hükmedemiyordum.
her şey kırılgan ve her şey durağan
zaman uktelerle dolu koca bir yalan
başkasını bilmem de
ben en çok görüş günü özlerim seni...
bu sabah kırkıncı günüm burada
kırkıncı kez güneşi karşılıyorum ranzamda
bulutlara karkıncı kez uzaktan bakıyorum
memleketime şehadet yağıyor
kardan,yağmurdan,doludan çok
memleketime şehadet yağıyor
ne ahlaksız bir devran bu
ne geçmez bir zaman
insan severken
söylemeli mi
sevdiğini karşındakine
susmalı mı yoksa ?
susarsa kelimeler dolmaz mı ağzına
Biliyormusun sevgili adını bilmediğim ?
hücrem, sürgüm,pencerem
masam,ranzam, yastığım
sapkın güneşim
dolunayım
yirmi yaşındaki gardiyanım
gümüş bakışlı insanlar tanıdım
gümüş çerceveli aynalardan bakınca
ve yakut misali parlayan yüzler tanıdım
yakut'u boynunda taşıyan kızlara bakınca....
bakıp gördüğün değildir doğru olan
kör bulutlar şakalaşır zihnimde
bir an durur zaman
sonra
uzaklardan yansıyan gölgeler
böler rüyalarımı
solgun renklerin izleri kalır elimde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!