Çok söz söyleme, sükût diye bir hâl de var insanda
Yalan kat'iyen hoş değil, dur diyen çıkmamışsa da
Aldatan diyor ki: Denizin rengi mavi suyu da
İnsaf! Semadan almış rengini, doğruyu anlatsana
Çokça kibirlenme de, Azrail gelecek ansız
Sokakta, manen yakıp kavuran ateşler
Bir dost olsun, başımı aşağı indiren
İstemem! Beni günahım da bile öven
Yeri gelsin, söylesin nâr gibi sözler
Neyleyeyim ben, sebep kılanı yağmuru
Çok uzun yıllardır tanıyorum sanki seni
Çok uzun yıllardır seninleyim…
İlk gördüğüm andan bugüne değin
Küçük bir çocuğum ben, ismim yok.
Sayıdan ibaret bir naaşım, izan yok.
Hep aynı yaştayım, büyüyemiyorum.
Hanzalanın kolu ve bacağı artık yok.
Ekmek taşırdı babam, her akşam, poşetinde,
Hiçbir canlı ne de cansız, yaratılmamıştır manasız
Deme sakın! Yaşanırdı zaten gökteki Yıldız ya da Aysız
Sanma ki onlar işe yaramaz, faydasız
Onca ilim varken, bunu da gören göz lâzım
Yağmalı yağmur, toprağa düşmeli her bir tane
[verse]
Uzun uzun gözlerim,
daldı, baktı boşluğa,
bir pencere sanki,
açtı hâtırâma,
İnsan sus, anlatma rezil mazini, marifet değil!
Gururlanma, hatta dik durma iki büklüm eğil!
Zevkten ağzından akmış salyan, adeta ite muadil.
Tecrübelerdir insanı insan yapıp layıkıyla yaşatan
Vermeyin artık önemi, şu kâğıt parçası paraya
Bizi biz yapan aşktır, sevgidir aramızda olan
Kıymet bilmeli her anı, sonunda hesap var Mevla’ya.
İşte bak! Bir garip daha göçtü bu tarladan, sessiz
Er kişi işi midir ki konuşmaz susarsın
Bozkurt işaretiyle kendini şah sanırsın
Hangi târihnüvisten okudun ya da duydun
Türk, mazluma kolsuz, kanatsız kalsın!
Adam, adam gölgesinde yetişir de olur
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!