Ayrılık, bir gece yarısı düşer yüreğime,
Sözlerin, birer hançer gibi keser sessizliği.
Anılar, bir film şeridi gibi gözlerimin önünde,
Her sahnede sen, her sahnede biz varız.
Bir zamanlar ellerimiz kenetlenirdi sıkıca,
Belki bir gün her şey yoluna girer,
Kırık dökük yollar, suskun yüzler,
Bir tebessümle başlar, kim bilir?
Ama sanmam, yani… Mesela,
Bir gülüş bile fazla bu şehre,
Taş duvarlar bile anlamaz bizi.
Gözlerinde kaybolduğum o son bakış,
Kalbimde yankılanan o derin, acı fısıltı,
Bir veda gecesinin ardından,
Yıldızlar bile yorgun, ışıkları solgun.
Gönlümde yanan ateş, küllere döndü,
Gel gör beni, aşk neyledi,
Bir ateş sardı, harladı cânımı.
Ne seher yeli ferahlatır, ne akşam,
Her ânımda sen, kalbime mihrap gibi.
Yalnızlık... bazen bir gölge gibi sarar insanı,
Sessizce sokulur yüreğine, belli belirsiz,
Kalabalıkların ortasında bile bir başına kalır insan,
Gözlerin bir yere bakar ama ruhun başka âlemlerde.
Sokaklar ıssızdır, geceler apansız uzun,
Her şey gözlerimizin önünde başlar,
Toprak çatlar, ağaçlar düşer,
Gök yüzünde kara bulutlar sessizce süzülür,
Su artık berrak değil, umut gibi bulanık,
Ve biz seyirci, her şey bir filmmiş gibi geçer.
Susacak mıyız bu sahnede?
Bir kuş uçtu dalından, kanatlarında veda,
Bir nefes koptu göğsünden, ardında ne kaldıysa.
Toprak ananın kucağında başlar son yolculuk,
Zaman durur, söz biter, yankılanır buruk.
Sessiz bir oda, karanlık basmış,
Bir gölge belirir, ağır adımlarla,
Duvarlarda yankılanan fısıltılar,
Geçmişin hayaletleri dolaşır durmadan.
Bir sandalye, yıpranmış ve eski,
Bazen öyle bir an gelir ki,
Nefes almak bile zorlaşır, ağırlaşır.
Dünya döner, ama senin içindeki fırtına dinmez,
Her şey aynı görünür dışarıdan,
Ama içindeki boşluk öyle derin, öyle sessiz ki…
Son Perde
Bir adım attım, uçurumun kenarına,
Gök sessiz, rüzgâr ise acıyla ağlar.
Ne bir yıldız kaldı yoldaş, ne bir dua,
Kendi boşluğuma düşerim, dünyadan kaçar.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!