1967 yılında Gümüşhane'nin Kelkit ilçesine bağlı Gödül köyünde doğdum. İlkokulu köyümde ortaokul ve liseyi Malatya Akçadağ Ögretmen Lisesinde bitirdim. Daha sonra KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümü'nden mezun oldum. Değişik illerde ve liselerde edebiyat öğretmenliği yaptım. Halen Kelkit Abdulhamid Han Anadolu İmamhatip Lisesinde Edebiyat öğretmeni olarak çalışmaktayım.
Ölgün bir gecenin yorgun duraklarında
Savaş çocukları geçer aklımdan.
Yollara düşmüş,
Ecellerini boğmuş yaşlılar geçer kan ter içinde.
Çocuklarını tüketen meydanlar geçer.
Kapatmış yüzlerini kurşuni bulutlar,
Taksim edilmiş coğrafyalar geçer aklımdan,
Uğruna nice canlar verilmiş,
Bir nice canlar alınmış.
Söylevler geçer aklımdan,
Ateşin hatipleri geçer.
Geceler geçer aklımdan, bölümlenmiş,
Yine akşam oluyor bak,
Birazdan ay doğacak,
Şehrin üstüne hüzzam makamında,
Bir beste düşecek,
Farklı öyküler başlayacak, farklı mekânlarda,
Farklı hayaller kurulacak, geleceğe dair,
Gayrı ben bu kentin yabancısıyım,
Başka diyarlardan gelmiş gibiyim.
Tanıdık gelmiyor
Caddesi sokağı,
Belli ki ellerin değmemiş kapılarına,
Gözlerine benzemiyor
Ben bu kentin yabancısıyım.
En kalabalık meydanlarında dövdüler beni.
En zengin sokaklarında aç susuz kaldım.
Çılgın müzikler dinlenen
Müzikholler önünde kaybettim ayak seslerimi.
Dinmedi içimde ateşten bu sancı.
Ben bu kentin yabancısıyım.
Çekilmiş otoyollarından toprak kokusu.
Gökdelenlerindeki soğuk çelik.
Nasibimi vermeyen doyumsuz tacirler.
Nereden gelmiş bunca cellât?
Sokak başlarında uluyan ölüm korkusu.
Bir nisan akşamında görmüştüm seni,
Kül rengi bulutlardan yağmur yağıyordu,
Baygın baygındı ela gözlerin,
Yüzünde her mevsimden bir gün sonu vardı,
Yorgundu saçların, solgundu yanakların,
Bir nisan akşamında görmüştüm seni,
Bakışından anlamıştım nasıl bir yola düştüğümü,
Yazgıları ardından bakan suskun kızların,
Saçlarından sızan gül kokusunu,
O vakit tanımıştım ürkek gönüllerdeki,
Bitmek bilmeyen hoyrat boranları,
O vakitler ihalesizdi gökler,
Parsellenmemişti dağ dorukları.
Özgürdü, kuşlar.
Özgürdü, ürkek tavşanlar, karacalar.
Berrak sular damlardı ,
El değmemiş mağara sarkıtlarından.
Aslında herkes kendi hikâyesini anlatıyordu,
Bir başkasına aitmiş gibi...
Kimi duman renginde bir aşkın bitmez çilesini,
Kimi kahrolası yoksulluğunu,
Kimi hülyalarını kaybedişini,
Elinin yanışını kimisi,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!