Senin gözlerinden sürgün oldum
muhacir düştüğüm yerdi kalbin
Ellerinin serinliğinden içtim hep
ruhumu okşayan nefesinden
Dar kayalıklardan süzülen gün ışığında aradım o emsalsiz hayalini
Aldırma sedası boğuk yürek iniltilerine
Gözlerine bir defa bakmak
oturup saatlerce şiirler
yazmama yetiyor
Gözlerine bakarken
Gökkuşağına dokunmuş gibi
keşke gözlerini
provoke edebilseydim
önünde
hiç teredütsüz
varlığımı önüne serebilseydim
ve katli bana düştü
Hangi kutlu gecedir ki
Semaya alıp arz eden
Leyl mi ziya mı şimdi
Dalıp giden düşünceden
Hangi umut çiçeğidir
Uzanıp yol alan
Şimdi hicranın gölgesinde sallanır cesedimiz
Her rüyanın karanlık yatağında uyurken
Geçmişin fotoğrafından düşen son asırsa
Gün doğmuş gün bitmiş ne fark eder
Gözlerinden yüreğime uzunca bir yol uzayıp giderken
sonu belirsiz ufuklarda bir sen berilirsin birde sözlerinden düşen ansızın hüzünlü bir damla
Halden anlamaz kuşlar ve sen
sen diye sayıklayıp açan sonra zamansız solan bu çiçek ve bu ışkın
içimde alev sel olup akarken bir ben ağladım birde içimde pamuk şekerini çaldığın o hüzünlü çocuk
Kalbime sancılı telaşlar dökülüyor gözlerine her baktığımda
Sensizliğin kefaretini ödüyorum şimdi avuçlarından topladığım nakıs düşlerle
Bu aşkın saklı masalında gezinirken
Seni dalgın yürüyüşlerimde kaybettim
Her gecenin karanlık yastığına başımı koyarken
Kar yağarken aşkın haziranına
Okuduğunda kalbin üşümesin diye
Güneşten bir parça getirdim mısralarıma
Çaresizliğinin semeresi olmuşken gönlündeki arzular
Aynaya baktığında yüzünde koyu bir sis çökmesin diye
O ince kaşlarından bir yol çizdim kendime bir sevdadan bir sevdaya geçerken gökkuşağının her bir rengini gördüm gözlerinde
zehir damlıyor şimdi o bal misali sözlerinde
Ellerinde bir kaç papatya bekliyordu öylece ıssız yüreklerde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!