Uyanırdı her sabah erken.
Sigara ve kül tablasını arar
kontrol ederdi kumruların suyunu:
Ocaktaki bakır cezvede
orta şekerli kahve pişerken.
Balkonda başlardı güne.
Bazen acı acı gülümser
bazen dayanamaz küfrederdi:
Çınarda cıvıldaşan kuşları ürkütürcesine
boğazını temizleyene.
Saatine bakar
beklerdi bir dakika çöksün diye telvesi.
Bilmiyorum; artar mıydı
bir kat daha fincandaki cânım tat:
Höpürderken dudaklarında Türk Kahvesi.
Öne doğru ters çevirirdi fincanı;
uzun soluklu çıksın diye falı.
Yol görünürdü hep.
Haber çıkardı, kısmet çıkardı,
bazen de sahilde saray yavrusu bir yalı!
Nedeni meçhul?
Yalnız ve kırk yıldır duldu Mahmure Teyze.
Sarkıtırdı her gün aynı saatte ikinci kattan sepetini:
Manav, bakkal, kasap;
doldururdu portakal, makarna ve etini.
Çökkündü geçen gün
genzine kaçtı yudumladığı kahvenin telvesi.
Su içti, aksırdı, öksürdü;
kursağında kalmıştı bakamadığı falın hevesi:
Fenalaştı ve öldü!
Kayıt Tarihi : 31.5.2009 09:29:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!