Mahkum çocukları Şiiri - Mehmet Nabi

Mehmet Nabi
14

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Mahkum çocukları

Aylardan ocaktır
Günlerden bayram
Bayram sofrasında yenilen hüzündür
Sekizindeki Ali, hüznün oğludur
Babası Bursa Cezaevinde
Kıdemli mahpustur
Hüzün, büyütür de büyütür
Minnacık çocukları
Sanırsın karşında konuşan
Kırkında bir adam
“Yesene oğlum” der anası
Bakma öyle tuhaf tuhaf
Kusura bakma oğul
Tereyağlı helva yapamadım sana
Olanıyla baklava yaptım babana
Bugün görüş günüdür
Boş gitmek olmaz babana
Açık görüş günüdür
Sarılırsın babana, doya doya
Sakın söyleme babana
Suyumuzu kestiklerini
Evde kömür olmadığını
Üşüdüğünü geceleri
Sakın söyleme e mi
Baban yufka yüreklidir
Yüreğiyle ağlar, belli etmez
On yıl nasıl biter, nasıl biter
Her akşam gözümde yiğidim tüter
Nice ömürler on yılda biter
Erkeğim ucuz tütünü sarar da içer
Avluda volta atar gezer
Gökyüzünden sürü sürü turnalar gider
Ta uzaklardan bir yusufçuk öter
Hasret hançer olup bağrına batar
Geceleri kimbilir nasıl yatar
Günleri geceleri birbirine katar

Bir lokma peynirle bir zeytindi
Ali’nin yediği
Çayı bile duruyordu bardakta
Yenmiyordu, içilmiyordu
Babası hapiste olan çocuğun,
Boğazından lokmalar geçmiyordu,
Bayram sabahı.
Ali, düşündü.
İçindeki hakime seslendi,
Savcıya seslendi:
“Babam suçluysa, benim suçum neydi? ”
“Annemin suçu neydi? ”
Annemle beni de mahkum ettin
Niye ettin
On yıla
Ben ne yaptım sana hakim bey
Annem ne yaptı
Bayram soframız ne yaptı sana hakim bey
Onu da mahkum ettin
Onlarca bayramımızı tıktın zindana
Zindan ki, karanlıktır, soğuktur
Ben üşürüm hakim bey
Annem de üşür
Kafesteki kanaryam üşür
Ağustosta bile gelse hüküm
Saksıdaki menekşe üşür
Ben ne yaptım sana hakim bey
Annem ne yaptı

Ananın elinde baklava tepsisi
Ali’nin elinde kanarya kafesi
Vardılar cezaevi kapısına
Beklediler saat saat
Tam iki saat
Ocağın soğuğunda
Bursa cezaevi kapısında
Babası mahkum Ali’nin
Başı dikti
Ama üşüyordu elleri
Kanarya üşüyordu
Soğuktu kafesin telleri
Elleri, elleri
Ali’nin elleri
Ceplerine gitti bir ara elleri
Komşu kadının verdiği pantolonun
Yırtıktı cepleri
Ali’ye gülümsedi, şeker verdi
Kapıdaki görevli eri
Ali’nin ayağında
Komşu çocuğun eski ayakkapları
Duyuldu, derken
Demir kapının gıcırtılı sesi
Taze kuzular nasıl ararsa annesini
Ali’nin gözleri de aradı aradı, buldu
Dizili masaların arkasındaki
Mahkum babasını
Önce gözler buluştu.
Hasret, eridi aktı.
Eller buluştu.
Mahkum Yusuf’un mahzun gözleri
Oğlunun elindeki kafese takıldı.
Kendi kafesini hatırladı bir an
Kuş da kafesteydi, Yusuf da
“Oğlum, niçin getirdin Maviş’i? ”
-“Baba, müdür beyle görüşsek,”
Almaz mı beni yanına?
Bir hafta yanında kalsam
“Babam” desem, sarılsam
He baba, söyle, olmaz mı?
-“Ah, ne mümkün canım yavrum”
Öyleyse baba, al bu kuşu
Say ki ben O‘yum
O da ben
Bu şekilde kurtulalım
Mahkumiyetten

Ali’yi susturana aşk olsun
Annesi:
-“Konuşmuyor” dedi “bu çocuk”
Normalde hiç de öyle
Ne, okulunu bıraktı anlatmadık
Ne de bakkal Hüseyin Amca’yı
Bir düdük kesti,
Bala zehir katar gibi,
Bıçakla keser gibi,
Küçük Ali’nin sesini.
Oysa Ali doymamıştı
Son kez tuttu
Mahkum babasının ellerini
Açık görüş masasına çıkıp
Son kez sarıldı babasına
Masaları sevmiyordu Ali
Babayla oğlu ayıran masaları
Babasız geçecek on yılını düşündü
Kendini babasızlığa mahkum eden
İçindeki hakime seslendi:
-“Ben ne yaptım sana hakim bey? ”
Annem ne yaptı?

02.01.2007

Mehmet Nabi
Kayıt Tarihi : 10.12.2008 01:40:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mehmet Nabi