Kaç yazımız, kaç kışımız hep böyle geçti boşa
Ne bir dosttan vefa gördük, ne ayak değdi taşa
Bu dünyada bir ot gibi yaşayıp gittik mi ne?
Ağla gözüm, ağla durma.. Geçen kırksekiz yaşa...
Yavrusunu koruyor ormanda canavarlar,
İnsan olan insana nasıl olur da kıyar?
En güzel kıvamdadır yaratılışta insan,
En aşağılık iştir Yaratıcıya isyan.
Öfkenin atasıdır, içimizdeki Kabil,
Habil ise mazlumdur, öfkemize mukabil.
Çoban idim, dolaşırken dağlarda
Çok istedim çalamadım sazımı.
On üç, on beş, o gencecik çağlarda
Çok istedim çalamadım sazımı.
Okudum öğrendim bilgiye koştum
Gezdiğim her yerde gördüm ben senin âsârını
Bir de görmek istemiştim sevdiğim didârını.
Yüz çevirmek hiç yakışmaz aşıkın mâşûkuna
Sen eğer yüz vermemişsen yolla cânâ nârını.
Yeter artık, yeter! Akmasın bu kan
Hepimizin yolu bir Allah yolu
Yetmez mi boş yere gitti kaç bin can
Aynı kapıdanız, Mevla'nın kulu...
Erbil bizim, Hatay bizim Van bizim
Mağrur olma sakın dünya malına,
Bu devran hep böyle dönecek değil.
Adalet ilahi bir meş'aledir,
Senin üflemenle sönecek değil.
İnsanoğlu için dünya gurbettir,
İster unut, ister düşün
Benim gönlüm hep seninle
Seninle eşin, kardeşin
Benim gönlüm hep seninle
Dallar çiçek açtığında
Bir gün bana 'gel' dersen,
Koşar gelirim sana
İstersen eğer...
Bilirsin ya
Herkes bilir
Gökten yağan ne olursa
Plevne
Sene ikibindokuz,
Serin bir Nisan sabahı Plevne'de
Gazi Osman Paşa'nın ayak izlerini
Aramadayız:
Payidar olsun isterse gök kubbede nefesin,
Işık olsun cehalete, umut dağıtsın sesin.
Analar, babalar mahşerde yavrusun itecek!
Ne kadar yaşarsan yaşa, sonun ölümdür, kesin...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!