Bizim ki bir kuantum dolanıklığı sevgilim,
Genlerin ışıkla dansı,
DNA diziliminin açıklanamayan boyutunda boy veriyoruz,
Atomun içinde barınan sonsuz boşlukları dolduruyoruz.
Evrimin son halkasındayiz belki,
İlk dogumdaki heyecanla sarılıyız biz,
Ben bir tohumdum,
Yattım uyudum,
kuru karanlıklarda.
Sen benim suyumdun,
Yıllar geçti,
uzun yıllar...
Varlığınla var oldu bu kent,
Bu doku,
Bu ışıklı sokaklar,
Bu mutluluk.
Bana hüzünlü şiirler yazdırma,
bilirim sen bunları sevmezsin,
Okuyunca üzülürsün, elim varmaz yazmaya, dilim söylemez.
Benim taze çiçekli bahçelerim var,
Seninle suladiğim, seninle ısıttığım.
Gel bu çicekleri soldurma,
Uzağından geçerken,
otobüs camından izlediğim şehrin ışıkları gibisin.
Öyle canlı, öyle inatçı, öyle güzel bir karanlıkla sarılı.
Karanlığı anlamlandıran dalgalı parlaklığın.
Gözlerimi kapadım,
Artık
Yalnız kalan bir acı var ,
Bütün hüznüm yalnızlığa,
Giden kalan artan eksilen,
Hepsiyle hesaplaşıldı,
Bir sinik acı kaldı
Bazen zamansızca aklıma geliverir öyle.
Öyle dinleyiveririm Kazım'ı
Sonra bıraktığı sızıyı düşünürüm,
genç ölümü,
Sonra Karadeniz,
kansere bulanmış bir tezatlık.
Bir umuttur içimi sürekli kanatan
Mutsuz uykular geçiyor ömrümün gecelerinden
Korkuların vardır
Vuslata set çekmiş sorumluluklar
Kendimle konuştum,
Barıştım seni umdukca
Bir elveda,
Ancak bu kadar boş
Bu kadar değersiz olabilirdi,
Bu veda,
Eylüle bile neredeyse hiç yakışmadı,
Sen kendince,
Koyu kapkara bir yalnızlık
Umutsuzluk
Mutsuzluk içinde
Gittikçe benden uzaklaşırken ruhum,
Sende kalan yollarıma bakıyorum.
Şimdi uçurumun kenarında,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!