Bilmem ki yakar kaç zamandır hasretin,
Beklediğim bir damla rahmetin,
Sevda sevda kokar gül ü Ahmet’in,
Çekmeye razıyım her türlü zammettin.
Yanar sinem mahbubu yar ateşinden,
Mahrum etme şems-i sevda güneşinden,
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Muhterem kardeşim, şiirinizi zevkle okudum haz aldım,
yüregine kalemine sağlık.herşey gönlünüzce olsun .
Yaradanın engüzel lutufları üzerinize olsun.sağol
varol.sevgiler.
Altın, gümüş, zümrüt tasmalar istemem,
Haremimde ahu yosmalar istemem,
Saten, ipek, atlas basmalar istemem,
Bağistandan sensiz asmalar istemem.
Yunus'ça 'bana seni gerek seni' demişsiniz,ve ne güzel söylemişsiniz...Gönlünüze sağlık,kaleminiz daim olsun.
çok güzel bir şiir olmuş dost eline sağlık...
Gel neolur bu asigi sevindir gayri,
Senin yüzünden terkettim diyari,
Neylesin bugönül,Sszi mizrabi.
Bana dünyalarida verseler,istemem,
Sevgili sair kardesim,hadim olmayarak bu güzel siirinin altina bu dörlügü de eklersen cok sevinirim.bu da benden sana hatira kalsin.Sevgi,sagilar.Hersey gönlünce olsun.
Tipik bir Bilal Özcan çalışması :) sıkmadan,akıcı bir dille..
Bilmem ki yakar kaç zamandır hasretin,
Beklediğim bir damla rahmetin,
Sevda sevda kokar gül ü Ahmet’in,
Çekmeye razıyım her türlü zammettin.
Yanar sinem mahbubu yar ateşinden,
Mahrum etme şems-i sevda güneşinden,
Geçtim âlemin sarayından köşkünden,
Düştüm yollara geliyorum peşinden.
Altın, gümüş, zümrüt tasmalar istemem,
Haremimde ahu yosmalar istemem,
Saten, ipek, atlas basmalar istemem,
Bağistandan sensiz asmalar istemem.
her dizesi ayrı anlam anlayana veriyor gam duyguların kaleminden eksilmesin mutlu kal
Yanar sinem mahbubu yar ateşinden,
Mahrum etme şems-i sevda güneşinden,
Geçtim âlemin sarayından köşkünden,
Düştüm yollara geliyorum peşinden.
sine yanmaya görsün ne köşk ister ne saray...tebrikler...saygılar...
harika üstad selam ve saygılar.
Altın, gümüş, zümrüt tasmalar istemem,
Haremimde ahu yosmalar istemem,
Saten, ipek, atlas basmalar istemem,
Bağistandan sensiz asmalar istemem.
bizim ellerdede bir başka yazıyor kalemler. hürmetler
mükemmel bir çalışma, türkçeyi yalınlaştıracağız diye basitleştirenlere okumak lazım bunu, teşekkürler. seni izlemeye devam ediyorum.saygılarımla
Başarılı bir deneme..güzel bir şiir.
Bir yere takıldım affınıza sığınarak:' zammettin' zahmetin mi olacaktı yoksa benim manasını bilmediğim bir kelime mi?
Tebrikler.
Bu şiir ile ilgili 11 tane yorum bulunmakta