Mağrur Bir Hoşçakaldır Aşk

Selahattin Yetgin
1613

ŞİİR


34

TAKİPÇİ

Mağrur Bir Hoşçakaldır Aşk

Devrilen gölgemin ekseninde yalnız bir bezirgânım ben, yüreğimde yâre
Hangi ruh harcanmış günlerin labirentidir, gönülde hüzün, yürekte hare
Kıyım bekleyişlerin uzak limanlarında gelgitler, mataramda hüzünlü pare
Yasak düşünüşlerin şarkıları seven ruhumda, üşüyorum sevdanın yeliyle…

Kapısına gül astığımız evliya şehirlerin asırlık gölgelerini hapsederdik fotoğraf karelerine, adımız sevgi, soyadımız aşktı. O yorgun vaktinde umarsız adımlarımızın, insanlar bizi görmez, fay hatlarımızı hissetmezdi. Çatlak dudağımızın fırdöndü acılarını okşardı rüzgâr, haykırırdık akıp giden güne, sevgiye acıkır, aşka tok bakardık. Ellerimiz birbirini ararken aynı kalabalıkta, düşlerimiz hoşçakalların hüzün duraklarında yeniden birbirine sarılırdı. Mevsim kırlangıçları yuva yapardı aynı kentin saçaklarına, yenilirdik özleme, sığınırdık sonra kendi biçare gövdemize.

Sığındıkça çiğnenmiş gölgemize, daralan göğsümüzün kapı aralığından ruhumuza dolar yel, üşür ellerimiz, kanar düşünüşlerimiz ve fırtınaya eşlik eder karayel. Umut pişiririz kalaysız kazanlarda, dökülür sırları usumuzun ve açıklarda demirleyen aşkın gemilerine el sallarız sevgiyle. Muştuların hazin dalgalarıyla şiir ekerim ben toprağa, kayıp baharların yanık terli ormanlarında ihtiras ve tutkumun odalarını boyarım sabırsız kahkahalarımla.

Dünün yıkık gecekondularında kırık ışıklar içerdik kirli taslardan, her yudum korkulu uykuların pençesindeki duaydı. Kıvrılıp kendi kokumuzun damarlarında yakardık arzuları. Yaşamın çevresinden geçerek derinlere ulaşan nehirler gibiydik. Yeşil bakardı gözlerin beni düşündükçe, yanardı koca bir kentin ışıkları, dalda öz olur, dağlarda közümüz yanardı. Aşkın hancısı yataklar hazırlardı yorgun bedenlerimize, dalgalı denizleri geçerdik aşkla ve uzak bir menzilde er geç birbirimizin olurduk.

İçsel bozgunların bağlarında üzüm eziyor kadınlar, kör bir lambanın etrafında devşirilmiş aygırlar. Güneşin yaktığı korukta öfke, ateşin kaynattığı kazanda sarhoş salkımlı pelte. Gecenin tılsımlı koruklarından şıra emiyor çocuklar, damaklardaki tanıdık hazla, bedenlerinden kopup giden o aceleci yazla. Avuçların çizgilerine kına yakıyor analar ve kızlar uykulara uzanmadan, sarılmayla geçecek, öpüşlerle hazmedilecek hoyrat bir gecenin tam orta yerinde.

Doğmamış güneşin arka köşkünde yılların hüznünü yazıyorum, ruhumun pejmurde paltosunu ıslatıyor yağmur, ceplerimde anılar. Kaygılı tümcelerin kayıklarıyla dolaşıyorum sarı denizleri, yakamoz topluyor günlüğümün ceplerinden kadınlar. Yasak düşlerin finali var perdede, yapışkan düşünüşlerin seherinden gelmekte rüzgârlar. Yağmurun siperinden geçerek halaylara kalkmış yar, dilinde intizarlar, ruhunda elvedalar. Her tutkunun sonu kavuşmakmış, asırlardır kitapsız çığlıklarla örselenirken sahibini arayan masallar.

Devrilmiş günlerin arka bahçelerinde ruhunla birlikteyim, teninin o şerha kokusunu yudumlara bölerek. Yeşil bir dünya kursam sana, varlığının kırılmış zerrelerini biriktirerek yudumlatsan dudağınla. Ellerinde Nisan, saçlarında Mayıs, gözlerinde Haziran, bedeninde temmuz, öpüşlerinde Ağustos,dillerin hep Eylül ve Ekimler Kasıma kavrulur. Hep Aralık olur yüreğinin Ocak başlarında sana sevilerim. Unutulan tek aydır özlemle beni düşlediğin hallerin ve gülüşlerinle ısınır o Şubat üşümelerim.

Yokluğum kaçınca genzine, bir yudum aşk yudumla matarandan. Bir kuşun ismine ver adımı ve anımsat bana her dem kadın tadını. Varım işte düşlerinde, rüzgârın kanadına sarmaladım seninle coşan yıllarımı. Gölgesine yüzünü dönüp, güneşine özünü dayadığın akşam güneşinde her lokma beni anımsatsın sana, tarasın rüzgâr saçlarını ruhumun kıyamıyla. Taş yapılarda her anı aşktır, her hissediş yangındır, unutma.

Yıl yorgunu gövdemin upuzun yollarında rüzgârın kanatlarıyla dolaşıyorum anıları, heybemde aşk, ruhumda umarsız bir yangın. Düşler ektim yıllarca özlemin ovalarına, kanımda seviler, bedenimde gelgitler. Yine eskimiş bir günün hıçkırığını yudumladım dudağından, özlemin, darağacında dertler, boynumda veballer. Gönlüm seviyorum diyor seni, ne yıllar eskitir varlığını yârim, ne yollar, seviyorum seni düşlerin sonsuzluğu kadar.

Selahattin Yetgin
Kayıt Tarihi : 21.3.2013 08:36:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


En anlamlı günlerin penceresinde bir lale, rengârenk renklerle sevgi bakışlarını sunuyor yürekteki yâre. Ruhta düşünüş, dudakta öpüş ve yürekten en anlamlı dökülüş yine aşk, özlemek en mağrur, en asil ölüş. Her anın kahrını çeken, her sancının suretini göğsünde gizleyen ve her yalnızlığa kendini siper eden vefalı bir sinedir o. Aşktır, yâre asadır, gönülde değişmez yasadır. Adıyla, tadıyla, varlığıyla günlerin tamamına layıktır. O her şeyi dilemekçe gerçek, her şeye sahip olmaya değecek kadar değerdir. O sevdadır, mutluluğa tek rehberdir. (YÜREĞİNDE SEVGİYİ TAŞIYABİLENLERE) …

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Levent Karakaş
    Levent Karakaş

    kutluyorum kaleminize yüreğinize sağlık gerçek manada çok güzel harmanlama ile ortaya çıkan eserinizi.. şiir tadında kalın antoloji + 10 puan diyorum..

    Cevap Yaz
  • Necla Özkan
    Necla Özkan

    Bu nasıl blr yürek nasıl kalem baştan sona içinde savruldugum kelimelerim kifayetsiz kalır kutluyorum degeril hocamı saygılarımla

    Cevap Yaz
  • Karçiçeği Nazar
    Karçiçeği Nazar

    Gönlüm seviyorum diyor seni, ne yıllar eskitir varlığını yârim, ne yollar, seviyorum seni düşlerin sonsuzluğu kadar.

    yer etmişse aşk yürekte...ölümsüzdür artık kalpde..ne yollar eskitir nede yıllar...Mağrur Bir Hoşçakaldır Aşk..

    kutlarım kalem dostum....

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

Selahattin Yetgin