bakire karanlık
yeraltı şehri
ekmeğin karnına inilen göz
gerçek sırat
siyahın en mutsuzu
kaybolmak duygusu
Bir bakışki açıyor gönül muammasını,
İki sevdalı kalbin en gizli yarasını,
Bir bakış ki kudreti hiç bir lisan da yoktur,
Bir bakış ki bazen şifa, bazen zehirli oktur.
Bir bakış, bir aşığa neler anlatır,
Devamını Oku
İki sevdalı kalbin en gizli yarasını,
Bir bakış ki kudreti hiç bir lisan da yoktur,
Bir bakış ki bazen şifa, bazen zehirli oktur.
Bir bakış, bir aşığa neler anlatır,
Şiir üzerinde, sizlerin de katkısı ile biraz çalıştım. (Şakadan bile ışık aldım, gerçeğinden Allah beni korumasın:))))
Sonuçta bazı yerler değişti. Bu son şekle ilişkin de düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim...
Tekrar teşekkürler
aynur özbek uluç
“içtenliğinize, hoşgörünüze, bağışlayıcılığınıza, eleştiriye açık öz güveninize sığınarak.”
İşte bu girişinize içten yanıt vereyim mi, mest oldum. :)
Davranışlarımda böyle bir yansıma oluşturmuş olmak, şiirimde tonlarca hata yapmaktan daha değerli.Çünkü o tonlarca hatayı eğer bu özelliklere sahipsem /hiç dert değil/, teker teker çözeceğim demektir.
:)
Şimdi gelelim söylenenlere: Üzerinde çalışmak hoşuma gideceği için ben de sırasıyla maddeler halinde ilerleyim:
BAKİRE KARANLIK, YER ALTI ŞEHRİ:
Bu noktada söyleyeceklerime Caner Ocak’ın yorumundan başlayarak gireyim izninizle.
Bakir mi bakire mi diye ben de düşünmüş, ve bakire olması gerektiğine karar vermiştim. İçine girecek kişilerin genelde ( genelde diyorum, çünkü bir istisna olarak en azından kendimi biliyorum )))) erkek olmasından ve madenin toprak içindeki konumundan girerek ve yine toprağın doğurganlığından hareketle yani “toprak ana”dan da çağrışımla kadın rolünü yüklemiştim aşağıya.
Pekiiii, bakir midir. 700 m dibe indiğimde daha derine inilmesi konuşuluyordu. O an için galerinin ulaştığı en dip nokta deniz seviyesine göre 700 metreydi. Ama aşağısı düşüncede de olsa vardı. Ve orası henüz bakire karanlıktı.
Ama o nokta ve o noktanın yukarısı da yer altı şehri. Ve maden bence bakire karanlık ( virgül ) yer altı şehri diye tanımlattırdı bana kendini çıkış anında.
Bunu değiştirmeli mi bilmem. üstünde düşünmek lazım. Zıt şeylerin yan yana, iç içe duruşları gibi şiirde. Hani Attila İlhan’ın Maçka’daki limanındaki gemilerini düşününce şiirde bilmiyorum ki ne etmeli.:)
“Ne vakit Maçkadan geçsem
Limanda hep gemiler olurdu”
DİPSİZ UZAKLIK:
Yine aynı mantıkla bakıldığında problem yok.
Dağların saçları taranır şiirde, gelinciğin boynu bükülür. Uzaklıklar ağlar, zaman kanar vs. vs.
GERÇEK SIRAT:
Bana göre gerçek sırat orasıydı . Diğeri söylemde çünkü. Olacağını düşünüyoruz, bu ise yaşanan , hayata değen bir köprü.( elbette bana göre)
SİYAHIN EN KOYUSU:
Elbette yok. ama insanda yarattığı izlenim öyle söyletti.. “Eğer varsa , işte en koyusu burada” diye düşünüyor insan. Belki bu benim aşağıda hissettiğim ve bir gece önce hayal ettiğim ürkütücü siyahlıktı. Ama bilimsele nedense bunun oturmaması rahatsız etti beni şimdi.. Dipsiz uzaklıktaki gibi değil. Reel olabilirmiş gibi de bir yanı var. Metafor mu değil mi belli değil bir ralıkta seyrediyor bu tanım çünkü.Net.bir iddia var ortada ( siyahın en koyusu diyorum) ve renklerin açığı koyusu var gerçekten de. Burada bir düzelti gerek. Siyahın en ürküncü mesela.( ilk aklıma geliveren.)
Dipsiz uzaklıkta da aslında belki böyle bir gerçekle kurulu ilgide uçukluk mu değil mi belli belirsiz bir boşluk alanı var. Orayı da tekrar düşüneceğim aslında.
ALINAMAYAN NEFESTE SAKLI:
Alınamayan nefeste saklı olan şey ne. Korku.
Nefes almak aşağıda çok güç. Alınıyor elbette ama alınamıyor gibi hissediyor insan. Bunu böyle tanımlamışım.
Ama çok kesin bir iddia havasında durmuş bu da. Alınmıyor sonucunu doğuruyor okuyucuda. Burası da elden geçmeli. O nefesin güçlüğünü anlatan başka bir benzetim bulunmalı bence de, üstünde düşününce.
Şiirin estetikten yoksunluğu noktasındaki gelen eleştiri haklı pek çok açıdan. Orada gördüklerimi iletmek kaygısına öyle kapıldım ki. aktarmak oldu öncelikli derdim, estetize etmekten çok. Bu anlamda bu eleştiriyi de attım hafızama.
:)
ARTAN HER SANTİGRAT
İşte bu doğru. Her 100 metrede bir santigrat sıcaklık artıyor aşağıda. En dibe inildiğinde su içinde kalmıştım terden ve bu bilgi zaten başta inilmeden bize maden mühendisi tarafından verilmişti, şaşırmamamız bakımından.
Sonuçta bu yorumların hepsi beni çok mutlu etti.
Şiirler yazılırken bir heyecan yazılıyor. İşin emek verilen ama aslında sancılı olduğu kadar keyifli de olan bölümü bu üzerinde çalışma bölümü bana göre…
Kocaman kocaman teşekkürler ediyorum işte o yüzden tüm yorumlara:)
Sevgi ve saygılarımla
Aynur Özbek Uluç
'Gülümserken
Eleğinden kan sızdıran bir selam
Dudaklarınızda '
bu imge hariç şiirin geneline estetik güç duygusunu yaymak gerekli giye düşünüyorum..ama gene de caner ocak'ın yorumunu da düşünürsek,eğer o böyle yorumluyorsa,bunu üzerine gitmek lazım...tebrikler caner ocak'a,
tebrikler şaire.
Ne güzel dile getirmiş kalem. Tebrikler şiire. Sevgilerim şaire.
Bakire karanlık bakir niye değil diye sorgulamam gerektiğini düşündüm.Yani madencilerin daha çok erkek olmasıyla ilgili mi karanlığa yer altında kadın sıfatının yüklenmesi?
Ahenginiz müthiş..
Saygılar..
Bu şiir ile ilgili 26 tane yorum bulunmakta