Biz, çaresiz ellerimizi unuturduk Çukurova’da.
Siz, giderdiniz çekinircesine sur diplerine.
Bizim olmayan zenginlikleri devşirirdik rüyalarımızda.
... Çok uluslu ırmaklar çıkardı şey dağlarından.
Niçin, her peygamber kendini bir dağa vururdu?
Bütün peygamberleri sadece dağlar mı anlardı?
Sen gider kendini bir ovaya vururdun.
Ve dalından yeni kopmuş bir şiirle dönerdin.
Zırhını iyi takın çocuksun ölebilirsin.
Maden’den Erganiye giden yolda tetikte olman lazım.
Her yol bir eşkiya’ya çıkar sanma.
Dicle’nin kenarında yün yıkayan bir kadın tarafından vurulursun.
Bir biz vardık seher cüzü okunurkenki,
Ruh üşümesi yalnızlıkların son durağına.
Sessiz harflerin yetiştirdiği ceylan,
Fırat’a secde ediyordu su içmek için.
Dağlardan delicesine inen harfsiz seslerle,
Çoğulduk. Aşk bunun ayak sesleri…
Sanırsın Maden’den öteye bir başka dünya var.
Leyla’yı arıyorsan gel burada ara…
Biz çok uluslu bir devlet değildik.
Minarelerimizdeki güneyli bir sesi kardeşçe üleşirdik.
Kuzgunlarınızı bizim diyarımıza salmayın salmayınız.
Biz bize yeteriz tek başımıza kalsak da…
Kapıya koşuyorum
Gelen sen misin diye
Bir siyah saç görmeyeyim
Yüreğim burkuluyor
Ağlamaklı oluyorum
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta