Toplumsal hayat, garip ironileri içinde taşıyarak ilerliyor sanırım. Ama nasıl bir hızla. Belki de ironileri yakalayıp o bulanıklıktan kurtarma hızımızla doğru orantılı diyebiliriz. Diyeceksiniz ki durup dururken bu da nereden aklına geldi. Durup dururken değil elbette; bazı konuşmalar bazı ipuçları taşır içinde. Ne var ki uzaklaşıp baktığımızda görürüz ancak.
Geçen gün edebiyatla uzun zamandır ilgili olduğunu bildiğim bir tanıdığıma rastladım. “Şiire küstüm biliyor musun”, dedi beni görür görmez. Sabah mahmurluğuyla bu nasıl olabilir, insan şiire nasıl küsebilir anlayamadım birden. Şiir dedim insanın içinden akan bir sudur, bir kez akmaya başlayınca nasıl olur da onu durdurur içinde, ona nasıl küser insan.
- Bir dergiye şiir gönderdim. Yanıt bile gelmedi. Sonra başka yerden duydum ki; biz bu hanımı tanımıyoruz, demişler. Pek çok dergide şiirinin çıkması bile bir şeyi değiştirtmiyor. Bu adamlar aralarına almıyorlar insanı.
-Sen de bunu fırsat bildin, şiire küstün hemen, öyle mi?
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Her şeye homurdanmaya alışmış kimse, fırsat kapıyı çalınca bile gürültüden yakınır......
Confidences
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta