Toplumsal hayat, garip ironileri içinde taşıyarak ilerliyor sanırım. Ama nasıl bir hızla. Belki de ironileri yakalayıp o bulanıklıktan kurtarma hızımızla doğru orantılı diyebiliriz. Diyeceksiniz ki durup dururken bu da nereden aklına geldi. Durup dururken değil elbette; bazı konuşmalar bazı ipuçları taşır içinde. Ne var ki uzaklaşıp baktığımızda görürüz ancak.
Geçen gün edebiyatla uzun zamandır ilgili olduğunu bildiğim bir tanıdığıma rastladım. “Şiire küstüm biliyor musun”, dedi beni görür görmez. Sabah mahmurluğuyla bu nasıl olabilir, insan şiire nasıl küsebilir anlayamadım birden. Şiir dedim insanın içinden akan bir sudur, bir kez akmaya başlayınca nasıl olur da onu durdurur içinde, ona nasıl küser insan.
- Bir dergiye şiir gönderdim. Yanıt bile gelmedi. Sonra başka yerden duydum ki; biz bu hanımı tanımıyoruz, demişler. Pek çok dergide şiirinin çıkması bile bir şeyi değiştirtmiyor. Bu adamlar aralarına almıyorlar insanı.
-Sen de bunu fırsat bildin, şiire küstün hemen, öyle mi?
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.