İstanbul'a gelişlerinin ilk yılıydı. burada yeni okuluna kayıt yaptırmıştı. doğduğu yer Mardin'den sonra ilk defa başka bir şehirden arkadasları olmuştu. ısınamamıştı onlara. biliyordu, iyi çocuklardı ama ayak uydurmaıyordu bir türlü. ne de olsa yabancıydı bu şehre...
okula gittiğinde parası yoktu. evden vermezlerdi. daha doğrusu veremezdiler desek daha doğru olur. çünkü işsizdi babası. köyde artırdıkları bir kaç kuruşla idare ediyorlardı sadece...
o gün Atatürk'ün ölüm yıldönümüydü. okulda tören yapılacaktı. arkadaşları ile beraber sıraya girmişti. törenin yarısı tamamlanmıştı ki öğrencilere bir süre izin verildi. herkes dinlenmek için sıradan ayrıldı. ayrılanların hemen hemen hepsi bakkala ya da tatlıcıya doğru koşuyorlardı. bir o kaldı okul bahçesinde. yaşı sekiz... para vermemişlerdi evden. aslında evinde kumbarası vardı. ama izinsiz acmazdı, açamazdı. sınıf arkadaşları bakkaldan otuz bine macun şeklinde çikolatalar alıyorlardı. çünkü o zamanlar meshurdu macunlu çikolatalar. her çocuğun vazgeçilmeziydi...
parasızlık kötü şey. hele bir de çocuksan gözün hep bir şeylerde kalır. o da çocuktu. arkadaşları gözünün önünde yerken o çikolatalardan, dur diyemedi nefsinin gölgesine. elini birden cebine attığında parası olmadığını farketti. zaten biliyordu parasının olmadığını. isyan etti birden hayata. ve hayata ilk isyan edişiydi sekiz yaşı...
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Sevgili Ulvi gerçekten çok güzel bir öykü okudum olayın finali beni çok duygulandırdı herşey gönlünüzce oldun en içten sevgilerimle
Neşe Kızılyar
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta