Temmuzda
Eprati vadisinde
sisli puslu alaca bir akşam üstüydü
dikenli kaygan
yosunlarla örtülü patikada yürürken
Halit çavuş Ekrem usta önümde
ha gayret diyorlardı biraz gayret
taştan taşa atlarken
Ekrem usta çağırdı
aha bir tane
bir tane daha diye
balıklar ışıl ışıl zıplıyordu
çakılların üstünde
derken
karanlığa doğru yol alırken
dere bulanık
dağ bulanık
gök bulanıktı.
Gecenin kör karanlığında
ormanın derinliklerine doğru yürüyorduk
önümüzde patika
gözümüzden ışık
tepemizden gök kayıp gidiyordu
derenin kıyısından
atlayabilirdik iki adımla
öte kıyıya
ama dere gürül gürüldü
kudurmuşcasına
ve bilinçsizce dalıyorduk
her bir yana.
kaybolduğumuz anlardı
haykırıyorduk umutsuzca
yankımız karşı dağdan
çarparken yüzümüze
bilmeden bir uçurumun kıyısındaydık
birkaç adım atsak
uçurumu boylayacaktık
elimizi uzatsak yakalayacaktık
aha dağ
aha yol
aha gökyüzü.
usta bir o yana, çavuş bir bu yana dalarken
dedim ki; çoban ateşi yakalım durun hele
sabaha dek duralım böyle
bulunur bir çare
içimiz ürperir titrer
ayı, kurt, çakal ormanın sahipleri
gelir uzaktan tırmalayan sesleri
daha tepecek horonlarımız
dinleyecek tulum havalarımız
daha yiyecek malahtomuz, lobiyamız
gezecek dağlarımız yaylalarımız varken
böyle mi bitecekti hayalimiz
böyle mi bitecekti yolumuz
böylemi.
nihayet
karşı yamaçtaki şoseden bir ışık yardı kör karanlığı
umut gülleri açtı
orman gülleri arasında
Macahelin dağını aşamadın mı?
dizlerinde derman yok koşamadın mı?
yaylasının balına, kaymağına doyamadın mı?
derim ki; çıkma balık avına!
düşme elin diline, yaban diyarına...
Doğa tutkunlarına selam olsun
Temmuz 2009 Camili-Borçka
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta