SANA SORU SORMAK
Ellerim ne kadar heyecansızsa bu akşam
Gözlerin o denli sönük bakıyor
Ne kadar yaşadıysak bu talihsiz hayattan
Anla ki ölümde okadar yaklaşıyor
YAĞMUR
Kulağımı çınlattı
Feci gök gürültüsü
Ve gökleri kapladı
Bulutların örtüsü
YOKLUĞUN DA ŞEHİR
Sabahlar geç kalıyor mesaisine
Akşamlar güneşi beklemiyor bu şehirde
Şehir yorgun şehir sus pus
Bir dağ misali önüme duran hasretin
YÜREK SIZISI
Ya sevda adına şarkılar söyle
Ya kurşuni gözlerinle beni vur
Gel melal eyleme bu denli canım
Gitme uzaklara yakınımda dur
ZAMANSIZ GELENLER
Bir gece rüyama girdin
Gerisi uykusuz gecelerde
Masal anlatmak oldu yıldızlara
Başım hep yorgun düştü omuzlarıma
Senin coğrafyanda çiçek mı olur
Buz tutmuş cemre
Suya düşse ne toprağa düşse ne
Baharın bile karakış senin
Sazın kara sözün kara
Güneşe dönsen yüzün
Erzurum kokuyor bu cumartesi
Lalesi Erzurum, gülü Erzurum
İnce ince tüter hasretin sesi
Feryadı Erzurum dili Erzurum
YALANUZ
Perdenin arasından sızan akşam güneşi
Zayıf ve sızılı bir iz bırakmış sehpaya
Sehpada kullanılmış bir çay bardağı
Bardakta dünden kalma dudak izlerim
Aşkı sorma bana
Yıllar öncesi yaktım
Ben kalbimi
Bir yemiş ağacının gölgesinde bıraktım
Hayata dair ne var ki bende
GİDİYORUM
Derdimi dert üstüne
Katlayıp gidiyorum
Geriye bir an bile
Bakmayıp gidiyorum
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!