Bir sofra da olsa olsa
Geometrik bir alandır,
Bilimadamlarına danışacak olursak
Derler ki, “Her bitek toprak gibi
Paftalara ayrılmıştır bir sofra;
Dahası bizim için kurulan her sıradan sofranın
Tapuda çok gizli bir kaydı vardır.
Muhtelif boyutları vardır sofraların:
Çok romantik olsa da mesela
Oldukça masraflıdır çift kişilik bir sofra,
Oysa mekansal bir açlık hissiyle dolar hep
Bir adam bir sofrada yalnızsa.
Yani bir şeyler eksiktir yanında bıçakların
Ve zaten adet değildir buralarda pek,
Bir sofrada tek başına eğlenmek.
Bir başka fakat gösterişli,
Geleneksel bir sofrada
Canımız hiç sıkılmaz.
Biliriz çünkü sıra kimde,
Biliriz hesabı kim ödeyecek.
Bir de zorbaların kurduğu
Olur ya -sofraların en kralı
-diyelim bir düğün için serilmiştir
(ufkumuza)
Ve başıboş bir gırtlak için,
Elbette ölümlülere dair
Böyle bir hengamede
Bir sofraya çökmenin tam da vaktidir.
Tam da vaktidir o halde
Bir sofraya saf saf,
Bir sofraya muzaffer
neferler olarak
Vakarla yürümenin ve
Başköşeye kurulmak hakkı,
Hakkıdır ancak bir şehre zaferle dönenlerin.
Cesetler kadar muhteşem
Ve cesetler kadar müşahhas
Ve cesetler kadar
muhtelif şekilleri vardır,
Müşterek yanlarının yanısıra
Açılan, silkilen, dürülen her sofranın
Bir maliki vardır muhakkak ve başucunda
Bir katip kalır,
Yazar hesabına yaşanılan herşeyi,
O korkunç sanatla o mutlak simetriyi.
O yazdıkça sevilir -bir yazıdır bize miras,
(Kıvranan bir boşluğundan gelerek hafızanın)
Ebedi bir Türkçedir yalnızca kalan
velel ahiretû hayrul leke min’el ûla
çünkü türkçe bir klavyeyle gezilir hayat denen kır,
çünkü cebirle yaşanır burda ölünmese de
ve ölmek her güzele sığınaktır
ve yaşamak imkansızdır imlân güzelse
Ve bir sarhoşu aziz eden şey
Yazdırır öfkeyle bize ve Pound gibi söyleriz:
What thou lovest well remains, the rest is dross
Savsak bir tercümeyle de olsa türkçelerden
En türkçe ve bizim olan lehçeyle
Bir kafiyenin boynunu çok geçmeden vurarak
Deriz ki, “En çok sevdiğindir kalan, gerisi boş
Ve çok şükür! Henüz vakit erken,
Yazılacak çok şey var bu iniltili boşluğa,
Yazılacak çok şey
Onu kurtlar kemirmeden...
Bir sofraya terleyerek,
Evet... Bir sofraya ağır ağır gelinir
Ve bir adamı ölene dek ağırlamak
Azıcık zahmetlidir.
Burada, i.e.@dunya, yani bu paçavra atlasta
Bir adam doğar,
Bir adam büyür ve
Bir adam ölür,
İktisat teorisine göre
Bu yegane döngüdür
Ve ihtiyaçları sonsuzdur bir adamın.
Aklı almasa da bunu bir türlü
Peşinden koşar her türlü hazzın;
Yoksa ölü taklidi yapması gerekir.
Hayat boyu çünkü bir adam
Yalnız kendi kaderiyle dövüşür.
Burda, 1999’da
Portatif korkularla döşeli bir sofrada
Deriz ki, “Ah! Ne yaman -perişan bile olsa
Bir sofra usul usul bir şişmanı doyurur,
Ama ölmesi gerekmez asla bir düzine sıskanın;
Bir sofrayı üstelik çekiştirmesek de olur.
Kayıt Tarihi : 11.2.2004 21:53:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Hakan Şarkdemir](https://www.antoloji.com/i/siir/2004/02/11/litteralis-territurium.jpg)
Bir sofra usul usul bir şişmanı doyurur,
Ama ölmesi gerekmez asla bir düzine sıskanın;
Bir sofrayı üstelik çekiştirmesek de olur. '
Düsündürdünüz, sag olun.
TÜM YORUMLAR (2)