bir temmuz aralığından bir eylül kirişlemesine dek
Lise çağlarımızdı ekmek arası simit yerdik
ve nerde hain kız varsa varıp onu severdik.
Yasaktı sigara içmek
duvardan atlardık yanda ki okulun kızlarına hava atmak için
Ve bazen düşerdik...
İlk kavgamı o vakit yaptım işte Kübra için
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Sn. Çetinkaya
Çok güzel bir geçmişe yolculuk. Hatıraları anmak çok güzel. 10
Okul bir bitse diye bakardık
kapalı cezaevi gibi gelirdi o zamanlar,
saat 4 oldu mu koşarak çıkardık.
Hep Ümit alıştırdı kahveye
boş dersler de kaçar pişti oynardık.
İzninizle bir şiirimle katkıda bulunmak istiyorum.
Sislerin Ardında Kalan Gençliğim
Yanarım yanardağlar gibi ne zaman baksam geçmişime
Ağlar, ah ederim sislerin ardında kalan gençliğime
Solmuş resimler, geri gelmeyecek yaşanmamış onca yıl
Ağlar, ah ederim sislerin ardında kalan gençliğime
Gözlerinizden ışık, kaleminizden ilham eksik olmasın.
Sevgiler.
Alimoğlu
Başarılı bir öyküleyici anlatım örneği.Oldukça akıcı olmuş Mustafa kardeşim.Duygularını, konuşurcasına rahat ifade etmen şiire büyük bir güzellik katmış.
Yürekten kutluyorum, saygılarımla...
Güzel şiire..dizelere..ve bir yaşam serüvenini şiire taşıyan kaleme tebrikler.....
uzun ama sürükleyici açıkçası kesmek te gelmedi içimden bittiğinde fareyi indirdim devam eder diye belki...lezzetli bir şiir .çok beğendim
hoş şiir olmuş. en çokta ekmek arası yenen simiti sevdim. bizde çok yedik zamanında . hem şiire duurş olarak farklı bir güzellik ka[tmış . Şiir biraz uzun uzadıya gitmiş ama mana da yerinde gibi. yinede kısa şiirlere taraftarım. her ne kadar bazı şairlerin şiirleri sayfalardca sürüyor olsada
tebrikler
Hadi küçül bakalım küçülebilirsen... Geçen yıllar hep ah'lı yıllar.
Sanki geçmişimin filmiydi şiir
Hikayede yalnız isimler başka.
Seyrettirdin beni kendime şair
Bir daha gelseydi o günler keşke.
Keşke...
Çok güzel olmuş şair.
Lise çağlarımızdı; ekmek arası simit yerdik
adam olmakta yoktu gözümüz
soytarılığı severdik, yasakları severdik...
Ah o vakitler yok mu be
bir an evvel büyümek isterdik......
Keşke hiç bitmeseydi lise yılları
Hiç vermeseydi Süleyman hoca diplomayı,
Keşke hep çocuk kalsaydı duygularımız,
Öğrenmeseydik yaşamayı......
Ah o yıllar yok mu be, ah o lise çağları....
...geçen geçmiş artık önümüze bakacak ve elimizdeki fırsatları değerlendireceğiz...saygılarımla şiirinizi tebrik ederim..Mehmet Karlı
YÜREĞİNİZE SAĞLIK DOSTUM KALEMİN DAM OLSUN GUZEL BİR ANI CANLANMIŞ SANKİ.
Sevgilerimle Şebap TEKER
''Keşke hiç bitmeseydi lise yılları
Hiç vermeseydi Süleyman hoca diplomayı,
Keşke hep çocuk kalsaydı duygularımız,
Öğrenmeseydik yaşamayı......
Ah o yıllar yok mu be, ah o lise çağları.... '' Bugün garip bir tesadüf bu okuduğum ikinci lise yıllarını anlatan şiir..Sanki anlaştınız beni hüzne boğmak için...Keşkeler olmuyor ve hiçbirşey geri gelmiyor...Adam olmakta yoktu gözümüz demişsiniz ya..Aslında bizler sadece çocuk olmak istiyorduk büyüyünce hayat zaten insanı kendiliğinden adam etmiyor mu? Tebrikler şair....
Bu şiir ile ilgili 18 tane yorum bulunmakta