yaşanılan hiç bi şey,
anlaşılır gibi değil bugünlerde
anlaşılır gibi değilim mesela ben
bi çoğunun kafasını karıştırıyorum kendi içimde
unuttun mu... ben hep kendimle hesaplaşıyorum
korkuttuklarım da yok değil hani... elbette var
mesela babam... öylesine korkuyor ki
planlarımdan, fikirlerimden
hepsinin farkındayım... onun ne istediğinin de farkındayım
benim ne istediğiminde
elbette kesişen bazı noktalarımız var
anlaşılır gibi değil bugünlerde,
yaşanılan hiç bi şey
sen, anlaşılmazların en güzeli...
öyleki, anlaşılmaz duyguların arasına saklanmışsın
çıkmıyorsun dışarı...
duygu diyorsam bizim duygu değil...
onu yazılarından tanıyorum,
anlaşılabilirlik düzeyi de oldukça yüksek
anlayabildigim bi duygunun yanındayken,
senin derdin ne merve
lila renkli tüllere sarılmış,
geziniyorsun anlaşılmaz bi duygunun arasında
korkuların ne?
ya olmazsaları düşünürken içinden geçenler ne?
seni aradığımda telefonu açmadan boş boş bakındığında etrafına
içinden geçenler ne?
olmayacak bi şey mi var aramızda
yaşadıklarımızı düşündükten sonra
yapamayacagımız bi şey geliyor mu aklına
paris... ki aşkların şehri olduğu söylenir
doğrudur da... ben büyük bi aşk yaşadım.
ama yaşayabilecek miyim sanıyorsun o şehir de bi daha aşk
senin dışında başka birisiyle...
daha düne kadar acaba gidecek miyim derken...
ne çabuk girdin hayatıma
ne çabuk değiştirdin yaşantımı ki
şimdi koskaca hayal şehri paris'te
yasak bize, başka bi aşk
hatırlasana...
hotel de Tolbiac'ın ikinci katında
pencere yanı yalvarmalarımı
o an ki kandırışımı hatırla...
minik heyacanlarımızı hatırla...
bana çok acı versede o 5-10 dakikayı hatırla
vermez miyim sanıyorsun hayatımdan bi 10 sene o yaşanılanlar için
bisikletlileri hatırla...
paristeydik kız allah seni kahretmesin...
daha ne diyeyim ben
saat vurduğunda 12'yi tam ortasından
verdiğinde, gün bize yeni bi gunu yaşama hakkı
biz tam seninle olacakken...
nerden girdi bilmiyorum o şeytan içine de vaz geçtin
en huzurlu uykumdan uyandırdığında
başka hiç bi haber böylesine acı katamazdı içime
kendi ölüm haberim bile
hiç bi haber... beni o kadar güçsüzleştirmedi hayat karşısında
benim sensiz her günüm acı dolu da
senin bensiz her günün kendini avutmak değil mi deli kızım
bok yiyenim... yanılıyor muyum
sen demiyor muydun ben bu şarkıyı çok seviyorum diye...
şimdi tesadüfen mi yankılanıyor burada sokaklarda
tesadüfen yankılanıyorsa bu şarkı
hele ki ilk kez keman versiyonuyla...
benim burada ne işim var.
tutkulardan bahsettim sana boyuna
vazgeçemediğim tutkulardan hatırlasana
unuttun mu tutkular tek bi renkten oluşuyor
ve tek bi sayıdan...
rengimiz lila, sayımız 17
yanılıyor muyum...
çabalarıma bak merve...
ilk defa yaptım, senden sonra yaptığım bi çok şeyi
unuttun mu...
kimin için aydınlıktan karanlığa gelmeyi tercih ettim ki...
sende çok iyi biliyorsun
daha önce, ışık mutluluktu benliğim de
peki ben almadım mı ışığı, senin için arkama
gelmedim mi aydınlıktan, karanlığa
mücadelelerim senin için değil mi...
sen merve... bütün güzelliğin ile sen!
bu kadar sorular sanayken gecenin bu vaktinde
sen kim bilir yine lila rengine sarılmış uyuyorsun
anlaşılmaz bi dünyada
unutma... o lila rengi dünyanın içinde bende varım
ve yine unutma hannibal'i
yaşanılanları unutma
şarkılar acıtmasın artık yüreğimi
sen de artık çık anlaşılmaz duygulardan
anlaşılabilir bi duygu neyine yetmiyor
kız allah seni kahretmesin
kadınım... her şeyim... geleceğim...
eylül'02
Yusuf Sabri BağrıaçıkKayıt Tarihi : 17.2.2003 13:40:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!