Leyla'nın Külleri Şiiri - Ayşe Balta

Ayşe Balta
71

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Leyla'nın Külleri

1000 yıldır sonu gelmez bir karanlığın içinde yalpalıyorum... gözlerime gönül koydum. istemiyorum artık bir damla ışık bile. onlar değil miydi zaten beni gamzene mahkum eden. işte şimdi kendimi karanlığa mahkum edip,prangalarımı çözüyorum gamzenden. anlayacağın renkleri ruhuma bedel veriyorum.
abartıyorum değil mi? her zaman ki gibi abartıyorum...ve sen söylediklerimden hiç bir şey anlamıyorsun. daha gerçekçi olmalıyım dediğin gibi.mesela 1000 yıl dememe anlam veremiyorrsun. hatta bu ifade seni biraz daha uzaklaştırıyor benden. çünkü ben hep abartırım öyle ya... tamam artık gerçekçi olacağım; 'bu yıl sensizliğe mahkum oluşumun 10.yılı...' beceremedim! daha sade ifade etmeliyim; 'tam 10 yıldır seni görmüyorum.' oldu sanırım... bu sefer istediğinden daha gerçekçi oldu.
son bir kaç aydır sürekli o fotoğrafla konuşuyordu. genelde yalnızken yapardı bunu. hem sevenler arasındaki şeyler gizli kalmalı ki gözlere kulaklara değip eskimesin derdi hem de mahremini kimsenin görmesini istemezdi. ama en çok da bir elindekine bir de kendine şaşkın şaşkın bakılıp, alaycı gülümsemelerle 'bu mu murat' denmesinden bıkmıştı. 'o da öğrenecekti zamanla başkalarının ne dediğini önemsemeden bildiği gibi yaşamayı' her seferinde böyle söz verirdi kendine. adı zehraydı ama leyla derdi ona mahalleli. kimi zaman çocuklar arkasından el çırparak

zehra mektup attın mı mecnun'a
aman ha!
leyla yazsaydın zarfa da

diye tempo tutardı. takmayacaktı ya başkalaını ilkin çocukları takmamaya başladı. hatta bazen manilerine eşlik bile ediyordu.
yine böyle bir gün, çocuklarla birlikte el çırparak mahalle okuluna kadar geldi.her zamanki yerine oturup bir süre etrafta koşuşturan çocukları seyretti, sonra kafasını iki elinin arasında sıkıştırıp zihninde uçuşan düşünceleri toparlamaya çalıştı. biraz sonra yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. belli ki hayal kurmaya başlamıştı, belki de anılarını tazeliyordu. kendinden emin bir tavırla ceketinin cebinden fotoğrafı çıkarıp dizlerinin üstüne koydu. başarmıştı... artık gerçekten önemsemiyordu kimsenin ne dediğini. boynunu hafif yana eğip, arkadaşı hüznü gözlerinin en nezih yerine oturttuktan sonra titrek bir sesle konuşmaya başladı.
-gamzen bu gün daha bir derin murat'ım. firar ettim edeli azad edilmiş kafes kuşları gibi her an bir pençeye maruz kalma korkusuyla yaşıyorum. benden başka daha kimleri mahkum ettin zindanına. salsan hepsini, razıyım tek başıma möebbet yatmaya ki hiçbir zindan gamzen kadar soğuk, hiç bir cellat senin kadar zalim değildir. oradan firar edip kendimi karanlığa mahkum ettim de ne oldu? gamzenin çukurunda sonsuzluğa doğru yuvarlanıyor gibiyim şimdi. anladım ki karanlıklar da gamzen için yaratılmış, her karanlığın ardında sen varsın. leyla diyorlar artık bana. ama bilmiyorlar ki mecnun benim leyla sen. mecnun mu leylayı yarattı yoksa leyla mı mecnunu? galiba ikisini de Aşk yarattı....birini çöllerde seraba mahkum etti, diğerini derin kuyulara attı. ben ki mecnun olmuşum her yerde her şeyde seni görüyorum, sense kör kuyularda güneşi gördüğünü sanıyorsun. ah leylam bir gün gerçekten güneşi gördüğünde kör olmandan korkuyorum...
ansızın bir gürültü koptu. zehra irkildi, ne olduğunu anlamaya çalışırken bahçeyi çocuklar doldurmuştu bile. anlaşılan tenefüs zili çalmştı. dört beş kişilik gruplaar halinde bir yığın öğrenci... gülen, oynayan, koşan, oturmuş sohbet eden, bağırıp çağıran... bir de kalabalıklar içinde yalnız olanlar vardı. mış gibi yapanlar... oynuyormuş gibi yapıp etrafı kolaçan edenler, sohbet ediyormuş gibi davranıp aklı başka yerde olanlar, gülüyormuş gibi görünüp içten içe ağlayanlar... leylalar ve mecnunlar kısacası. bu bahçe kendinden sonra kaç mecnunun yüreğini gömmüştü acaba çocukların üzerinde tepindiği çakılların arasına? kaç leylanın fütursuz kahkahalarıyla kapatılmıştı üstleri kokmasın diye. 1000 yıllık yalandı leyla ile mecnunu birilerinin ayırmak istediği, kötü adama iftiraydı. leyla 'gerçekten' istememişti kavuşmayı. çünkü aşk mecnuna mahsustu. leyla sevilmenin bencilliğiyle kendi etrafına kendisi örmüştü kuyusunu aslında. bu düşüncelerle boğuşurken iradesi dışında haykırdı; 'mecnunlar uyanın! '. o an sonsuza kadar süreceğini sandığı bir sessizlik oldu.sanki tek tek bütün çocuklarla gözgöze gelmişti. onu anlayanlar, anlamaya çalışanlar, acıyanlar, alay edenler... derken gülmeye başladılar, zehra da gülüyordu. zehrayı tanıyanlar yine o bildik maniyi söylediler:

zehra mektup attın mı mecnun'a
aman ha!
leyla yazsaydın zarfa da...

zehra da söylüyordu. sonra kalkıp bahçe kapısına doğru ilerledi,bir an ayağı burkuldu, kalbi patlammak üzere olan bir balon gibi şişip tüm göğsünü doldurdu. ateşe atılmış bir odun gibi için için yanıyordu tüm vücudu. tırnağının ucundan saçına kadar her zerresi titriyordu. öğrenciyken ne zaman muratla aynı ortamda bulunsalar ayağı burkulur, o da muratın yakınlarda bir yerde olduğunu anlardı. sol ayağı onu hiç yanıltmamışştı. çocukken yaptığı gibi sinyalini alır almaz önce derin bir nefes çekti ciğerlerine, sakinleştikten sonra yavaşça kafasını çevirip etrafta göz gezdirmeye başladı.
yoktu...
ayağı ilk defa yanıltmıştı onu veya etrafta muratın hayali dolaşıyordu. başını öne eğdi, ağladığını kimsenin görmesini istemiyordu. ders zili çalmıştı, öğrenciler sınıflarına o da evine gidiyoordu. önceleri okul çıkışlarında kullandığı yoldan dönmeye karar verdi. aslında yolu uzatmış oluyordu oradan gitmekle ama murat evine hep bu istikametten giderdi. o da kimi zamanlar muratın okuldan çıkmasını bekleyip arkasından takip ederdi. yine hayallere dalmıştı. sırtında mavi montu, elinde siyah çantasıyla murat sağa sola bakıınarak ağır ağır yürüyordu önünde. arada ıslık çalıp, türkü söylüyor, etrafta kedi köpek ne görse ilişiyor, kuşları kovalayıp kahkaha patlatıyordu. kendi de hayranlıkla onu seyrediyor, murat takip edildiğini anlar gibi olduğunda başka şeylerle ilgileniyordu.sokağın başında yolları ayrılacaktı, son kez uzunca baktı, ilerdeki köşeden sağa dönecekti. bir kez daha ayağı tökezledi, ama bu sefer önemsemedi. arkasına baka baka ilerliyordu, murat gözden kaybolunca kafasını çevirdi ve tam karşısında, iki adım ötede o malum gözler... yüz hatları değişmiş, olgunlaşmış ama gözleriyle yanağındaki gamze 'ben muratım' diyordu adeta. her bir uzvu bin parçaya bölünüp etrafa saçıldı, ruhu bir ince ip gibi sıyrılıp çıktı parmak uçlarından ve hareketsiz olduğu yere yığılıp kaldı. leylanın gamzesi bir kez daha rehin almıştı ruhunu. elini uzatıp tutmak istedi ama beceremedi. prangalar çoktan geçirilmişti ayaklarına. mahsun mahsun ilerliyordu ruh eski mahsenine. hafiften fısıldadı zehra:
-bin yıldır sonu gelmez bir karanlığın içinde yalpalıyorum.
-hayır... dedi sonra
sesini biraz daha yükselterek:
-10 yıl oldu seni görmeyeli
murat gözlerini kıstı, aradığını bulmuş bir edayla
-zehra mıydı? dedi,leylanın ismini hatırlaması onurlandırmıştı mecnunu.
-evet...dedi çekimser.ama konuşmak istemiyordu mecnun, sadece gözlerinin içinde kaybolmak ve bir daha yolunu bulamamak geliyordu içinden. bacaklarını yokladı, hissediyordu... yavaşça ayağa kalkıp karşısında durdu leylanın.
-gamzene dokunabilir miyim? dedi. leyla ne olduğunu anlamadan, şaşkın şaşkın
-olur... diyebildi.
mecnun elini leylanın yanağına götürdü, titriyordu. sanki o anda eliyle gamze arasında 1000 yıllık mesafe oluştu. dokunamadı...dokunsaydı leyla kül olup bilinmezlere savrulacakktı.silahını doğrultup, son anda tetiğe basmaktan vazgeçmiş olmanin huzuruyla elini yere indirdi, gözlerini kapatıp hızla koşmaya başladı. leylanın nefesi mecnunu simsiyah saçlarını bir o yana bir bu yana dağıtıyor, mecnun gamzenin karanlığında çıldırmışçasına koşuyordu. eve vardığında gamzenin sonunda ışık görmüştü sanki. eli koynunda odasına kapandı, hafifçe gözlerini açıp ceketinin cebinden fotoğrafı çıkardı. ortada resim falan yoktu, elindeki beyaz bir kağıttan ibaretti... öyle bir çığlık kopardıki, gelmiş geçmiş tüm leylalar yeniden dirildi. bir kez daha baktı elindeki kağıda... murat bıraktığı gibi duruyordu.

mart 2007
Fatih/İstanbul

Ayşe Balta
Kayıt Tarihi : 26.3.2007 01:07:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Eyüp Balta
    Eyüp Balta

    aga sen tam gaz öyküye devam et bence.üslubunda bir hoş sada var.

    Cevap Yaz
  • Tamer Çakı
    Tamer Çakı

    şiir zannederek girdim,samimi profesyonel bir minik öyküyle karşılaştım ki çehov haltetmiş...romanlarda karşılaşmak dileğiyle,kutlarım

    Cevap Yaz
  • Ayşe Orak
    Ayşe Orak

    ayşe hanım güzel bir demeydi ...karışıktı biraz ama şunu düşünüyorum ortadakiler gerçekten leyla ve mecnunsa birinin daha az yandığı düşünülemez
    leyla hanıma haksızlık ettiyiniz kanaatindeyim...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

Ayşe Balta