Leyla Şiiri - Yorumlar

Damla Yazar
3

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

leyla kırmızı, leyla mor, leyla siyah

koynumda gül kanaviçe, ay doğar bir sır gibi kaçar ilmek eyvah

kuşlar dönün durmayın dönün dönün dönün

avlu ağlar taşlar ağlar bülbül öldü, kışa girer gibi öldü, dönün

Tamamını Oku
  • Feyzi Kanra
    Feyzi Kanra 26.02.2012 - 16:38

    Bilhassa aşağıdaki bölüm gerçekten düşündürücü.vesselam

    Yeri geldi, neden çekinmeli, öyleyse söylemeli: Nietzsche'ye, Deccal'de, 'bizim kültürümüzle karşılaştırıldığında bizim kültürümüzden daha yüksek bir kültür olan İslâm kültürüyle savaşmak yerine onun önünde diz çökmeliydik' dedirten şey, yine onun deyişiyle, 'İslâm'ın hayata 'evet' diyor olması'ydı işte

    Yusuf Kaplan
    Devamı bugünkü yeni şafakta arzu eden bakabilir.

    Cevap Yaz
  • Feyzi Kanra
    Feyzi Kanra 26.02.2012 - 16:16

    Şairin ruh üfleyen bir şiir olarak hayatı ve sanatı
    Sanatla hayat arasında ne tür bir ilişki vardır? Sanatla hayat arasındaki ilişki, birbirini çeken, besleyen bir ilişki midir; yoksa birbirini iten, yok eden bir ilişki mi?

    'Dün', bu sorulara verdiğimiz cevaplarla, bugün verdiğimiz, vereceğimiz cevaplar, taban tabana zıt -handiyse.

    'Dün', yani modernlikten önceki kadîm insanlık çağlarında, insanlığın insanlığının önünde tehlike sinyalleri çalmadığı zamanlarda, sanat, hayatı besliyordu; hayat da sanatı: Sanat, hayatı anlamlı kılıyor, hayata anlam ve ruh katıyor, insanın varoluş bilmecesinin sırlarını çözmeye katkıda bulunuyordu; hayat da, sanatla daha bir anlam kazanıyor, insan daha insanca bir hayat yaşayabiliyordu.


    * * *
    Ama bugün öyle mi, peki? Sanatın, herşeyleşerek hiçbirşeyleştiği, -Walter Benjamin'i, sanatın 'bittiği' fikrine götüren- bir işle/yi/m'e, yalnızca teknolojik üretime dönüştüğü, kitlelerce salt tüketim nesnesine dönüştürüldüğü, hayattan koptuğu, hayattan koptuğu ölçüde hakikatten koptuğu, kendisini de, hayatı da, hakikati de anlamsızlaştırdığı ve bitirdiği bir zaman aralığında, sanat, kendi hakikatini de yitirdi: Yalnızca anlamsızlık üretiyor artık; anlamsızlığı çoğaltma işlevi görüyor: Sanat, sanatı öldürüyor yani.

    Oysa sanatın özünde sahicilik gizlidir: Sanat, sahiciliğini yitirdikçe biter, ruhunu yitirir ve hayatımızdan çeker gider: Bu kaçınılmaz bir kuraldır; sanatın varoluş kuralı.

    Sanatın sahiciliğini yitirmemesi için, hayatla doğrudan irtibat kurabilmesi şarttır; hayatla doğrudan irtibat kurabildiği ölçüde, sanat, doğurganlaşır; hayatla doğrudan irtibatını yitiren sanat, durağanlaşır, donuklaşır; kendisi donmaktan, hayatı da dondurmaktan kurtulamaz.


    * * *
    İnsan, kendinde giz'lenen varlık ve hakikat hazinesinin gizemini çözme çabasını ıskalayan bir yokoluşlar dehlizine sürüklendiği için, sanatın özündeki, ruhundaki sahicilik boyutunu da yitirdi çağımızda. Sanatla hayat arasına kapatılamaz bir sınır çizgisi çekti ve sanatla hayat arasındaki o koparılamaz irtibatı koparıp attı.

    Sonra da putlaştırdığı akılcılığın-bilimciliğin bunaltıcı, ruhsuzlaştırıcı hurafelerinden kurtulmak için sanata kapağı attı ve bu kez, sanatı araçsallaştırdı / putlaştırdı; yokoluş serüvenini aşma sürecinde kurtuluşu sanatın omuzlarına yükledi: Sonunda sanat, patladı; isyan etti buna ve bitti-gitti.

    Bu gerçeği en iyi kavrayan cins adamlardan biri Umberto Eco'ydu. O yüzden, çağdaş göstergebilimin babası, bilge adam Eco, Columbia Üniversitesi'nde, bir film göstergebilimi dersinde, öğrencilerle Casablanca filmini işlerken, filmi sessizce izlerler sonuna kadar hepbirlikte. Ama Eco, filmin sonunda beklenmedik bir 'hareket çeker' öğrencilerine: Filmde, kahramanın söylediği şarkıyı, yüksek sesle söylemeye başlar, birdenbire; öğrenciler de ona eşlik ederler seve seve. Böylelikle, sanatla hayat arasında bir ortak yaşama alanı inşa eder Eco: Sanattan hayata giden bir yol döşer.


    * * *
    İslâm, sanatla hayat arasındaki ilişkiyi, birbirini besleyen, vareden bir ilişki olarak belirlemiştir: Sanat, hayatın ve insanın aynası işlevi görmek yerine, hayata ve insana hakikatin aynasını tutabilmeli, insan, sanat eserinde, -tıpkı kendinde ve hayatta olduğu gibi- hakikatin izlerini sürebilmeli ve gizlerini çözebilmelidir: Zira sanat, hakikatin hakikatinin, dolayısıyla insanın ve hayatın hakikatinin kavranmasına katkıda bulunduğu ölçüde hayat yaşanabilir, insan da hayatı yaşabilir özellikler kazanabilir: İşte o zaman sanat da, hayat da birbirini besleyebilir ve insanın, anlamın ve hakikatin izini sürme yolculuğuna hikmet yüklü, sahici katkılar sunabilir.


    * * *
    Sanatla hayat arasındaki bu kopmaz, birbirini besleyen, vareden, çoğaltarak zenginleştiren irtibatı, âlemlerin övüncü Peygamberimiz (sav), şiir hakkındaki bir hadis-i şeriflerinde enfes bir şekilde şöyle izah eder bize: Şiir, insana, hayatın ve varlığın kendini ifşa etmesine aracılık edecek bir ruh üfleyebiliyorsa, Rahman'ın rahmet nefesi olabiliyorsa, şiirdir, hâs şiirdir; övülür ve sevilir.

    Eğer şiir, insanı, kötülüğü emreden nefsinin karanlık, ayartıcı dehlizlerine hapsediyor, şeytanın sesi ve iğvalarının malzemesi oluyor ve insanı, hem kendi hakikatinden, hem de hayattan uzaklaştırıyorsa, şiir değildir; hâs şiir değil, 'ham' şiirdir; bu şiir, yerilir ve reddedilir.

    Yeri geldi, neden çekinmeli, öyleyse söylemeli: Nietzsche'ye, Deccal'de, 'bizim kültürümüzle karşılaştırıldığında bizim kültürümüzden daha yüksek bir kültür olan İslâm kültürüyle savaşmak yerine onun önünde diz çökmeliydik' dedirten şey, yine onun deyişiyle, 'İslâm'ın hayata 'evet' diyor olması'ydı işte

    Yusuf Kaplan
    Devamı bugünkü yeni şafakta arzu eden bakabilir.

    Cevap Yaz
  • Tayyibe Atay
    Tayyibe Atay 26.02.2012 - 14:49

    Leylali

    unuttum kendi türkümü
    araban bir şarkıyım artık!

    leylali!..

    yar/elli,yar/elli
    of aman
    gene gene yar/elli!.

    çağa tıkalı kulaklarıyla
    ölüler dinlesin gayri!..

    leyli
    leyli
    leylali!..

    T.Atay

    Naci dosttan destek alarak ve de Naci dostu güzel şiiri için kutlayarak.

    Cevap Yaz
  • Tayyibe Atay
    Tayyibe Atay 26.02.2012 - 14:41

    şiiri ilk okuyuşumda benim de dikkatimi çekmişti yazım ve imla yanlışları.bu konu üzerinde şöyle düşündüm açıkçası. seçici kurulda olan arkadaşlarımız neden görmüyor bunları!yani 'günün şiiri' köşesinde hiç değilse bu hataları içermyen şiir okumak,okuyucunun hakkı değil midir? rahmetli annemin bir sözü vardı,onu hatırladım şimdi. 'hak değirmende olur' derdi rahmetli annem.belki de bu meseli o da duyup söylüyordu ama,ben ilk kez ondan işitmiş olaktan dolayı,anneme malettim işte!:))

    ve burası değirmen değil,hakkın da olamaz diyenler çıkabilir şimdi.çıkarsa da katlanırız birader!:)))

    şiire gelince: şiire kahraman olan Leyla ile şair arasındaki tezat gariptir bence..yani şiri yazanın bir erkek olması daha normal gibi göründü gözüme!keşke dedim Kerem'e,Yusuf'a,Ferhat'a, ne bileyim ben bizim kahramanlardan biri için sallasaydı kalemini, şair!..belki de sallayacaktı ama,sanırım utanmış!:)sadece bir varsayımdır bu,ötesine gitmeyeceğim!..:))))

    kutluyorum hemcinsimi ve saygılar sunuyorum herkese..

    Cevap Yaz
  • Arap Naci
    Arap Naci 26.02.2012 - 14:20

    site yönetimi yasaklarımızı kaldırır belki Mehmet hocam..
    Allah'dan umut kesilmez..sağolun varolun..

    Cevap Yaz
  • Mehmet Binboğa
    Mehmet Binboğa 26.02.2012 - 14:09

    Güzel şiir usta :))

    Naci Bey, geçen de yazdım; ama dikkatinizden kaçtı zahir: Arkadaşlar 'Ahmet', ben de 'Oynak İstanbul' adlı şiirinizi önermiştim.Şiirler kabul gördü; ama bu defa da sisteme kaydedilemedi.Derinden pasiflenmişsiniz anlayacağınız.Neyse buralardan okuruz artık :))

    Selamlar.

    Cevap Yaz
  • Arap Naci
    Arap Naci 26.02.2012 - 13:48

    Uçurtma Yali Ley Lâ



    sicimin ucunda
    uçurtma
    yali ley lâ

    istanbul dan baksan
    ankarada görünür

    sicimin ucunda
    uçurtma
    yali
    ley lâ

    altından baksan
    sicim görünür

    uçurtmayı martılar vurdular
    yali ley lâ

    uçurtmayı unut
    beni unutma

    sicimi topla
    yali ley lâ



    Naci Kasapoğlu


    (eski bir şiirimdir,aklıma geldi)

    Cevap Yaz
  • Mehmet Binboğa
    Mehmet Binboğa 26.02.2012 - 12:01

    Leylâ

    Gece gibi saçlarına aldanıp da mecnun güya
    Akşamın çölde serapmış gündüzün gördüğü rüya

    Tekmil erkek milletinin imgelerindeki kadın
    Sana her kim ki tutulur dilini yakarmış adın

    Sevip de kavuşamayan kadınlarda kaldı hüznün
    Bir eski şarkı dinlerken dağılan o kardeş yüzün

    Kimlere Leylâ demedik ah çekip de gitmediler
    Ete teşne nobran âşık gerekmezdir dediler

    Bir nazenin naif ruhu taşımadı bedenleri
    Ah Leylâ hep bu yüzden çağırmadı gidenleri

    Bilmem sükun bulmuş mudur o seven kalp o tenhada
    Hiçbir kadın sevemedi onun gibi bu dünyada

    Mehmet Binboğa
    26 şubat 2012
    11.51

    Cevap Yaz
  • Hamit Körken
    Hamit Körken 26.02.2012 - 10:41

    Leylasını yitirenlere gelsin.)))))

    Telvesi taşmış hayatın
    Bir fırtlık neşesi vardı
    Onu da aldı firkatın
    Geride acısı kaldı

    Gidişin ahir ömrümde
    Bil ki! son/baharı çaldı
    Talan yemiş şu gönlümde
    Sadece yokluğun kaldı

    Vurgunu, vurdun da gittin
    Daha doğrulmaz bu yatık
    Ruhumdan soydun erittin
    Be/densiz gölgeyim artık

    Cevap Yaz
  • Perihan Pehlivan
    Perihan Pehlivan 26.02.2012 - 10:26

    leyla leyla herkes şimdi güya leyla sen değilsin ama leyla nede mecnun var ortada aşkda sevdada zebil. kutlarım günün şiirini.

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 40 tane yorum bulunmakta