Leyl ve Nehar Kaderi
Irak kalmışsa denizden,
Diner mi maviye hasreti, martının?
*
Boğuldu ilmeğinde,
Bak istersen;
Duruyor urganında
Hükmü verilmiş sözlerimin izleri!
Susmak gerekirmiş demek ki...
Sancılıdır sükût
Lâkin
Umut doğurur
Yırtar karanlığı,
Açılır kapılar aydınlığa
Yakınlaşır uzaklar!
Sükûn bulur yüreğin!
Duyarsın Hakk'ın Sesini, suskunluğunda...
Sözler uçup gider de;
Yürekte izi kalır söylenmemiş sözlerin...
Ne mesâfe ne engel, ne fizik kaidesi,
Ne de pazarlık bilir!
Bir "ses" var içimizde,
Başına buyruk bir ses!
Bellidir kuralları;
Ya siyahtır,
Ya beyaz...
•••
Çözülür fecr-i sâdıkta gecenin gizemi..
Sürüp gidecek böyle
"Leyl ve Nehar" Kaderi!
Ne Seninle Ne Sensiz...
15 EKİM 206 / Metanet Yazıcı
Metanet Yazıcı
Kayıt Tarihi : 15.10.2016 18:35:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Sürüp gidecek böyle
'Leyl ve Nehar' kaderi!''
.
Harikasınız Metanet Ablacığım.
Yeni gördüğüm ve geç döndüğüm için özür dilerim.
Saygılarımızla...
.
Biri birinde saklı hikmetin kaynağı... Karanlığı yaşamadan bilmeden ışığın hikmetine güzelliğine erişile bilinir mi? Ondaki ilahi kudret sezile bilinir mi?...
Madem ki yaratılan Yaradana ulaşmaya vesile, her nesne onu hatırlatır, onu söyler, onu gösterirken, hala onu inkar niye!
Oysa o değil miydi denizler arasına set çekip tatlısıyla tuzlusunu ayıran, sıcağıyla soğuğunu ayıran...
Tan agartılarında uyanışın hışırtısını dinle huşu ile... Dinlemesini becerirsen konuşurlar seninle...
Ne seninle, ne sensiz....
Ne çok şiirdi... Kaleminizi yüreğinizi Kutluyorum Metanet Hanımefendi...
Saygılarımla...
Yürekte izi kalır söylenmemiş sözlerin...
diyor şaire. Bir Kızılderili Atasözü de: 'Ölülerimizin ardından bizi en çok üzen, söyleyemediğimiz sözlerdir' Oldukça yakın anlamca birbirine... O yüzden sevdiklerimizden duygularımızı gizlememeli, onları ne kadar sevdiğimizi söylemeli vakit geç olmadan...
Bu sayfaya gelip gözüm, gönlüm boş dönmek olası mı?... Yine muhteşem bir şiirdi. Kutladım içtenlikle Metanet hanım...Sevgim, saygımla...
Biri diğerinin manası..
Zaten öyle değil midir sıfatların tarifi.. Biri olmazsa diğeri de olmaz gibi..
İyi kötünün, kötü iyinin açıklamasıdır..
Güzel çirkinin, çirkin de güzelin varlık nedenidir..
Zıtların birliği mi desek?
Şiir de, aynı anda bulunamayanların birbirine dönüşmesiyle anlatıyor hissiyatını.. Şiirin finaline düşen son dize de apaçık örneği..
'Ne seninle ne sensiz..' Ne hep gece, ne hep gündüz..
Oldukça etkili bir şiir.. Kutluyorum Metanet Hanım..
Bir alıntıyla söz girelim.
“Zamanın ölçülerini aşan bu zat, çocukluk dönemine ait bir anıyı şöyle anlatıyor:
Henüz ergenlik çağına girmemiştim.
Aşk deryasına daldım mı, otuz kırk gün hiçbir şey yiyemezdim; istekten kesilirdim. Günlerce açlığa susuzluğa katlanırdım.
Bir gün babam bana çıkıştı:
'Oğlum', dedi:
'Ben senin bu halinden bir şey anlamıyorum. Bunun sonu nereye varacak?'
Ben ona şu cevabı verdim:
'Baba, seninle benim babalık ve evlatlık ilişkimiz neye benzer bilir misin?
Bir tavuğun altına tavuk yumurtalarıyla, bir de kaz yumurtası koymuşlar. Vakti gelip de civcivler çıktığı zaman, bunlar hep birlikte analarının ardına düşerler, bir göl kenarına gelirler. Kaz yumurtasından çıkan civciv hemen kendini suya atar. Bunu gören ana tavuk, eyvah yavrum boğulacak der. Çırpınmaya başlar.
Hâlbuki kaz yavrusu, neşe içinde suda yüzmektedir.
İşte, seninle benim aramdaki fark da böyledir.”
*
Bu zatın kim olabileceğini tahmin etmek mümkün. Ancak ben kimseyi yormadan hatırlatayım. Şems-i Tebrizi.
Hay, huy demek geliyor içimden.
Tıynet, fıtrat, hilkat, cibiliyet ve hatta sülbiyet…
Kaz yumurtasından çıkan civciv toprakta eşelenir mi?
Tavuk yumurtasından çıkan civciv suda yüzmeyi arzular mı?
Denizden uzak kalan martının denize hasreti hiç diner mi?
Huy efendim, huy…
Onun için tıynet meselesi, fıtrat meselesi, hilkat meselesi demeye çalıştık.
Ve hatta sülbiyet. Yani soy meselesi, soyaçekim.
Sevmeyi bilen yaşamasını da bilmeli.
Ben biliyorum, ama yaşayamam diyorsa bir insan; bile bile yaşamıyorsa olması gerekeni, kendine mi ihanet ediyor demeli, yoksa haksızlığa mı duçar kalıyor demeli?
Kararı bilip de yaşamak istemeyene bırakmak en doğrusu olur.
Söylenen sözlerin, idam sehpasında boğazına çözülmez düğümler atılacaksa söylenenlerin ne anlamı kalır, ey dost yürek!..
Sevmeyi bildiğini söyleyip sevgiyle çarpan kalbi susturmak!..
Geceyle gündüzün ayrılmaz bir bütün olduğunu bildiği halde sadece gündüzü yaşamaya çalışmak!..
Hadi kopar geceden gündüzü de görelim, kalp denilen o mukaddesler mukaddesi yapının halini…
Ne gecenin hatırına gündüzü yormaya, ne gündüzün hatırına geceye set vurmaya hakkımız olmasa gerek.
Doğru olanı, güzel ve mükemmeli ve en âlâsından olanı, birbirini bütünleyen gece ve gündüz olmak.
Layığından…
…
Kader diyerek kaidelere sarılmak…
Kaideler diyerek zamanı yormak…
Zamanı gelirse diyerek zamanı tüketmek…
Sevgiyle çarpan kalbi ihtiyarlatıp hasret döşeklerinde ölüme uğurlamak.
Ah be sevgi!..
Ah be zaman!..
Ah be kaideler, kurallar!..
Ah be “NE DERLER?” maniası, desturu!..
Ahhh geceler, ahhh gündüzler!..
Ah be “Hem seninle, hem sensiz…” çılgınlığı!..
Neredesin?
Sanırım şiirdeki özü yakalamış ve kimseyi kırmamışımdır.
Sürç-i lisanımız affola efendim.
Sevgi ve saygı rüzgârları esenliğiniz olsun.
Hikmet Çiftçi
28 Ekim 2016
TÜM YORUMLAR (5)