'“Levh-i Mahfuz’daki Kuran” Yazım

Ahmet Bektaş
829

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

'“Levh-i Mahfuz’daki Kuran” Yazım

Levh-i Mahfuz’daki Kuran

Levh-i mahfuz, kurana da kaynaklık etmiş ama kuran bu kaynaktan koparılmış. Bu nedenle insanlar eski öğretilere saplandı.

Kainat kitabı derim ben levh-i mahfuz’a; kainat, evren okunur aslında. Tüm bilimler evrenden çıkar, evreni okur! Matematik, felsefe, tıp, astronomi, kimya, fizik gibi ilimler evreni okur! Hani “Tüm ilimleri bilenlerce tefsir edilsin kuran” denmiş, zamanında! İşte bu ona benzer. İlimlerden bağımsız tefsir olmaz. Her müstait kendi tefsirini yapmalı aslında, bu ortak bir data oluşturur. Sınır koyulmaz ise anlayışa, sınırsız olan kuranın da anlayışı sınırlanmamış olur; yoksa eski zaman nakillerine kurban edilir muhteşem bir kaynak…

“İslam dini'nde kader olarak isimlendirilen, geçmiş ve gelecek tüm olaylar ve varlıklar Allah katında bulunan Levh-i Mahfuz'da yazılı bulunmaktadır. İbn-i Kemal'e göre, Levh-i mahfuz, korunmuş levha demektir. Olmuş ve olacak her şeyin yazılı olduğu kitap anlamındadır. Melekler, Levh-i Mahfûz'u görürler.
"Gökte ve yerde gizli olan hiçbir şey yoktur ki, apaçık olan bir kitapta olmasın." (Neml Suresi, 75) [1] Ayette geçen apaçık kitap Levh-i Mahfuz olarak yorumlanır.
Olmuş ve olacak şeyler Allah'ın bilgisine bağlı olduğundan Levh-i Mahfuz doğrudan Allah'ın ilim sıfatı ile ilişkilendirilir. Korunmuş olarak nitelenmesinin nedeni, burada yazılı olan şeylerin herhangi bir müdahale ile değiştirilmekten, bozulmaktan uzak ve korunmuş olmasındandır.” Vikipedi

Levh-i mahfuz, kurana da kaynaklık etmiş ama kuran bu kaynaktan koparılmış. Bu nedenle insanlar eski öğretilere saplandı. Demiştim yukarıda! Kuranı bilmek için kişinin kendini bilmesi gerek! Kendini bilmek zaten evreni okumaktır kainat kitabının özeti insan. Kuranda bu manada anlaşılabilir! Evrene danışmak konusu var bu nasıl olur ya da levh-i mahfuzdan ayrılmamak nasıl olur? O kadar bilim-ilim var, evreni izliyorlar değil mi? Belgeseller var ya da bilimsel deneyler, matematik, felsefe, tıp, astronomi, kimya fizik, kuantum fizik var değil mi? İşte kainat kitabını okumak bu bilimleri okumaktır! Bu ilimlerin bilimlerin ışığında yorum yapmaktır! Gerek evrene levh-i mahfuz’a danışmak budur. Yani kuranı anlamak için bu bilimleri de anlamak levh-i mahfuz’u da izlemek gerek.

Kuran yazıya dökülünce aslı bozulmadı elbet! Ama şu var, değişim oldu; insanların kullandığı kelimelerin manasında! Yani değişen kuranın manası değil insanların kullandığı manalar oldu! Ve anlayışlar oldu…

Kuranın kast ettiği mana ile insanların günlük kullanımdaki manası farklılaşınca ortaya acaip bir durum çıktı.

Özgürce ve zorlamadan bakılsa kurana, kutsanmaz ise sorun olmaz. Yani her müstait kendi anlayışında özgür olursa sorun kalmaz! Bu anlayış toplumsal zorlamayla sınırlanmaz ise sorun olmaz. Yani bireyselleşirse sorun olmaz. Bilim adamlarını nasıl kimse zorlamıyor; “Bu konuyu illa böyle anlayacaksın! ” şeklinde. Kuranın da anlayışına sınır koymak kuranı sınırlamak olur! Nasıl ki bilim adamlarının başka başka görüşleri var ve hep yenilenir, güncellenir ve ilerler! Bu da öyledir, “İhtilafta hayır var” denir hatta…

Zaten kuranın aslı değişmedi, insanların eski zamanki anlayışları değişti! O zamanlarda serbest olan pek çok şey şimdi hoş karşılanmaz! Örnek veriyorum; küçük yaşta kızlarla evlenmek günümüzde hoş karşılanmaz, kölelik, cariyelik, ganimet, din savaşı, kadınların bazı ayrıcalıklı durumları gibi konularda toplumsal kabuller değişti. Kuranı çevirisinden okuyan bile bu konularda bocalar! Çelişki yaşar! Bir insanın esir edilip köle cariye olarak pazarda satışını günümüz insanı yadırgar! Kadınların cariye olarak alınıp satılması ve cinselliklerinin kullanılması günümüz insanına uymaz! İşte kuran Cariyelerden bahseder, kölelerden, cihat ve ganimetten bahseder bunu güncelleştirmek nasıl olur? İşgalcilerin Orta Doğu’da yaptıkları gibi mi? Acep! İşte bu konularda evrensel bakış olmalı! Ya da işte o konulara gelince geveler, geçerler. Kolay değil ki bunları aslına uygun anlamak! İşine gelen yerde duygusallaş işine gelmeyen yeri de gevele geç... Bu olmaz işte. İlmin izzeti vardır.

İşte burada şu var. “Senin alimin benimkini geçemez” ya da “Benim alimim seninkini döver” anlayışı var. Bu nedene bireyselleşmeli din alanı, birileri bilicilikten geçinmemeli; herkes kabiliyetini ortaya koyabilmeli! Bu da dinin bireyselleşmesiyle olur toplumsal alana hükmetmemesiyle olur! Buna da "Senin dinin sana, benim dinim bana" hakikati ışık tutar.

Akıl konusunda çok felsefe yapılabilir, yani akıl aslen bir araçtır. İyiyi, kötüden ayırmak için kullandığımız ama göreceli bir araç. Çünkü herkesin iyi-kötü kavramı da aynı olmayabilir. Bu açıdan genel toplumsal alanda bireyin aklının hükmetmesi Firavunları açığa çıkarır. Diktatörler de bir kişinin aklının topluma dayatılmasından çıkar. Bu nedenle toplumsal alanda tek akıl sakıncalı. İşte tam da bu nedenle kutsal metinler insanlara yardım eder. Yani toplum bir kişinin ya da güçlülerin aklına mahkum olmasın diye kutsal metinlere sarılırlar!

Önemli olan aklın sınırlanmamasıdır! Bireyin aklı sınırlanırsa o da toplumun bireye baskısının nedeni olur! Kuranda "Akletmiyormusunuz", "Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağar! " meallerinde geçer. Yani aklı iptal edip nakle sarılmak da kurtarmaz toplumları.

Kuranın orjini Levh-i mahfuz'da, başka deyişle evrenin hard diskinde. Bu bilgi, yazıya döküldüğünde insanlar için bir fayda sağlasa da insanların anlayışları ve kuranın ilk yazıya döküldüğü zamanlardaki anlayış ve kelime karşılıkları değişince sorun çıkar. Yani akla güvenmek yerine nakle güvenmek de bu sakınca yüzünden sıkıntı çıkarır.

Ben çözüm olarak yazımda levh-i mahfuz'u, evreni işaret ettim, evrensel olan kuran her dönem taze olacaktır; eski zaman algılarına hapsedilen kuran ise amaçlanan faydayı sağlayamayacak, dini törenlerin baş ritüeli olarak kalacaktır. Eğer kuran evrensel bilimle ve gelişen insanlığın özgür bakışıyla yorumlanırsa sorun çıkmaz.

Hayır bilinenin bazı şer olması şer bilinenin bazı hayır olması konusunda uzun yazılır. Bu da evrensel işleyişle alakalı. Toplumsal alanda bazı şeyler vardır hayır sanılır ama maraz doğurur. Bu nedenle Hak, adil olmak gerek. İşte hak, adil olunursa duygusal hatalar yapılmaz! Din adamlarının ve ibadethanelerin hayır getirdiği konusundaki algı yüzünden Orta Çağ'da çok sıkıntı çekildi, şimdi de Orta Doğu'da aynı benzer sıkıntılar çekilir! Din ve mezhep kavgaları da şerri, hayır sanmak yüzünden oluyor!

Son tahlilde; Eşek bokunun ardına saklanarak ilim öğrenilmez! Hamasi nakillerle de olmuyor. Ezber kabullerin işine gelenlerini al diğerlerini gevele şeklinde de olmuyor! Yani gerçeklerden saklanarak kuru taraftarlıkla ilim olmuyor! İşte hayata sokulan din ile asıl din aynı değil; bu nedenle diyorum din bireyselleşmeli...

“Biz anlayamayız, bizi aşar: yeterli donanımımız yok! ” diyenler olursa ben de derim ki; “Madem anlamıyorsun ne demeye taklit ediyorsun; anlamadığını öneriyor, insanları kendin bile anlamadığın bir şeye zorluyor, işine gelmeyeni ayıplıyorsun! ” kendi aklınla anlayamadığın bir konuda başkasına nasıl bu kadar kolayca hükmediyorsun? derim.

Selametle,
Ahmet Bektaş

Ahmet Bektaş
Kayıt Tarihi : 10.1.2014 02:24:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


“Biz anlayamayız, bizi aşar: yeterli donanımımız yok! ” diyenler olursa ben de derim ki; “Madem anlamıyorsun ne demeye taklit ediyorsun; anlamadığını öneriyor, insanları kendin bile anlamadığın bir şeye zorluyor, işine gelmeyeni ayıplıyorsun! ” kendi aklınla anlayamadığın bir konuda başkasına nasıl bu kadar kolayca hükmediyorsun? derim.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ahmet Bektaş