…
öldüm, bir şairle.
kanatlarımı kıstıran, aşık olduğum bir şairle.
güneşi avuçlarımıza aldığımız ve
bol tarçınlı sıcak şaraplarımızla yeşil tütünü karıştırarak
olabileceğimizden daha gerçekçi olduğumuz
çam ağacı altı manzarasının dünya betimlemesi ne kadar berbat?
Heybetli bir çam ağacının ardında, karşıki dağlarda parlayan ılıklarla koynuna süzülen bir masal gibi. Ama bu ışıklar bugün daha 'kendini kanıtlamış' daha 'doygun'. Üstelik yandaki harabe evin ışıkları yorgun yanarken 'bir şeylere inat, kaybetme korkusu olmadan' parlıyor karşısı. Öyle boydan boya, sonsuzlukmuşçasına. Karartıyor kalplerin kimini, kimini tatmin kılıyor, kimini hayalperest, kimini de realist.
hala yazarken…
uyuyormuşum.
sen geldiğinde, sen gittiğinde, sen yokken,
ben varken, ben yokken,
Bugün manzara,
biraz daha tok, daha çok yaşanmış ve kendinden emin gibi.
hava, her duyguyu ihanetle örtbas etmiş gibi.
nasılsın denmesi gereken benim, sen değil.
karmaşık olan benim.
mevsimi, bölgeyi, şehri değiştirip alışmaya çalışan benim.
ben geliyor ve ben gidiyorum
sen değil.
senden daha derin bir gerçeklik içindeyim.
ipek böceği attım
eşarp düştü içime…
uyandım
rüyamda kanamış dilim
belki kıtlama jiletle bağrılan
tarifi yok.
yolu ve yordamı da. hiçbir şeyi yok.
güvenirliliği bile.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!