Bindiği eşeği Balaam’a ne söylemişti
Değil mi ki o gazabın neferiydi
kan gördüm ağladım
kustum teker teker kışın dilimde erittiğim yıldızları
seyrek figürlerle şafak sökerken
tehdit ettim sabahı
güneş değdiği her yere cüzam bulaştırmalı
ateşten ibibikleriyle belki o zaman horozlar
lal oyunları oynarlardı
çıplak yüzler gördüm hafızam çatladı
pusuya yattım akrebin ardı sıra
boğazımı dalayan gecenin zehirli dikenleri
dingin halleri uğursuz gecelerin
şikar oldu parmaklarımın ağrısına
denizden artırdığım tuzu çekip gözlerime
üzerimde kemikten bir muska
acı bir toprak tadı dilimde
çıktım uzletten çanı çatlatan yedinci seste
oysa devinimini tamamlamamıştı nesne
şaşkındı yolcular
çünkü birbirlerine çivilenmiş vagonlar
tepe taklak olmuşlardı mor ışıklarıyla
layezel ıstırap sanrıları içinde
etinde günah işlemeye istekli dişlerim yani
titremekteydiler laim gözler önünde
kokuşmuş saçlarımla anlaşarak
halvet içindeki ayyaş yarenlere katıldım
eskil niyetlerle.
köre kılavuzluk eden izler bırakarak
yürüdüm
ve kuşmarları taşladım öfkeyle
sessizce alnıma yağan yağmur
kemiklerimi sızlattı ağladım
anladım ki bir lavtaydı doğarken ellerimi uzattığım
yüreğimi tavaf ettikten sonra beynime sıçradı
buzluğan belleyip kafatasımın kıvrımlarını
bir yılan gibi çöreklendi oraya ruhsuz aşkım
(1999)
Umut Emre GözütokKayıt Tarihi : 29.6.2006 05:57:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!