Kuş cılvıltıları,mis gibi kokular...
Ve gözlerini açtı.Bir halsizlik,mutsuz üzerine çökmüştü.Kan göz yaşlarını sildi elleriyle.Ellerine baktı ve bişeylerin ters gittiğini anladı, ayağa kalktı.Etrafına baktı.Bu kadar güzelliklerin içinde bişeyler eksikti ama anlayamadı.Kırmızı gökyüzü sarmıştı hertarafı ve rüzgar şiddetini teninde hissettirmeye başladı.
Duraksadı bir zaman öylece dona kaldı,yüzündeki anlamsız ifade kaybolmuş gibiydi ve bir zamanlar buraya gelmişti,hatırlamıştı.Burası orasıydı,sevdiğiyle mutlu olduğu olabildiği tek yerdi.
Deli gibi koşmaya başladı şelaleyi geçti,tepeyi aştı,tarlayı da aştı ve çitlere geldi.Ve evi gördü.Evimize ne olmuştu böyle.Sanki asırlar geçmişti,bir kaç tahta düşmüş,çatısı çökmüş,kapısı kırılmıştı.Camlarına örümcekler ağları korku filimlerini andıran desenler vermişti.İçeri girecek kadar cesareti yoktu.Evin etrafında ki bostandan,çiçeklikten hiç bir iz kalmamıştı.Ne oldu böyle diye kendi
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman