Yokluğunla dolar avuçlarım
Gözlerimde bir hasret
Mutlu şafaklarda gözlerim
Gözlerim ellerimde
Ellerim yüreğimde
Burası medeniyet
Aydınlığa boğulmuş
Ayak sesleri.
Bir gülün yaprağına
Yaprağın gizemine kapılmış
Kaldırım taşlarında büyüyen
Kusursuzlaşıyor her gün
Anlar tütsülü bir rüzgâr olup
Bulutlanıyor yağmura
Taneleşiyor değmeden insana
Dokunuşuyla ateşinde raks
Gölgelere inat gülüyor
Ne bir ıslık çalan oldu
Ne de yarım bir öykü söyleyen
Öylece gittik, geldik
Bir bir uçurumları dizdiler beyinlerimize
Ve esir aldılar binlerce yılı
Ne cemreler düştü bir bilseniz
Boğmuş beni karanlığın
ey yabansı gölgecik.
Kaldırımlar isyanlarında şehrin
ağırlığın beni bulmuş
metal renklerin dansına
Bir karanlık kokusu vardı sokaklarında şehrin
Belki de yaşamın burukluğuydu üzerinde
Apansız bir gece vakti, bir dostumun omuzlarında
Hayatımın grevini yaşıyordum insanlara karşı.
Kaldırım taşlarında yatan gölgelerin karanlığı değildi
Denizin gölgesinde ümide
Toprağın bağrında ekmeğe kandım
Işıklarda söyleşen şehrin gizine
Ve karanlıkta gözlerine yandım
Öylece denizler boyu uyuyup uyandım
Sessiz sedasız yürüdüm
Zaman tutulduğunda
Aşkın tutunur bana
Yürek tutulduğunda
Ellerin tutunur ellerime
Gülümsemen tutulur
Tenin tenime tutunduğunda.
Esmer bir gündüz yarısı
kaldırımlara sinmiş hayalkırıklığı
gözler esir kalmış uykuya
bir çocuk
elsiz,ayaksız tekerleklere vurmuş
susuşlarını
Karanlıktı
Rüzgâr uğulduyor
Kuşlar terk ediyordu
Şehrin yabancılığını
Sessize yolculanıyor
Sezgilerinde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!