Langa Palas
İstanbul’un denize yaslı son kıyısında
Bir kum saati
Ezberinde saklı anı zerrelerini bir bir
Kalbine doğru yutkunmaktadır
Issız odalarında yatıya kalmış insan gölgeleri
Doğdukları evlerin kokusunu aramış her gece
Ahşap oyalı tavana mıhlanmış gözleriyle
Doğdukları ve fakat ölemedikleri evlerinin kokusunu
Doksan bilmem kaç kanatlı penceresi
Hunhar bir elek gibi silkelemiş
Bilmem kaç kırık tırnaklı gurbet artığını
Ayakları boyunca uzayan güz sokağına
Kimi zaman mum basılı madalyonlar taşımış göğsünde
Dik yakalı zabitlerin ağır yaka iğneleriyle taktığı
Kimi zaman evladiyelik bir ince sızı
Deniz ardına takas edilen Rum sevgilinin bıraktığı
Langa Palas
İstanbul’un denize ait son kıyısında
Bir kum saati
Hevesli rüzgârların şişirdiği tül perdeleri bir bir
İsli odalarda bekleşen koltuklara gelin gitmiş
Artık gelmeyecek gibi duran zamanını beklemektedir
Kayıt Tarihi : 3.1.2009 03:06:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)