Yeryüzünü kana bulayan yılan,
Musa’n, seni lanetliyor Yahudi.
Zerre kadar vicdan sahibi olan
İnsan, seni lanetliyor Yahudi.
Kitaplara türlü yalan kattınız,
Meryem’e de iftiralar attınız,
Çıkar için peygamberi sattınız,
İsa’n, seni lanetliyor Yahudi.
Dünya tekerine çomak sokuyor,
Attığın her adım, ölüm kokuyor,
Katliamı duyan, lanet okuyor,
Lisan, seni lanetliyor Yahudi.
Lanetlendin firavunlar çağında,
Her tür hile vardır senin ağında,
İsyan ettin Allah’a, Tur dağında,
Kur’an, seni lanetliyor Yahudi.
İflah olmaz, mazlumdan ah alanlar,
Uzun sürmez, bir gün biter yalanlar,
Bayrak açmış zulme maruz kalanlar,
Her an, seni lanetliyor Yahudi.
(OCAK 2009)
Sezayi TuğlaKayıt Tarihi : 30.10.2012 17:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
ANNEYE MEKTUP (GAZZE’Lİ KÜÇÜK ŞEHİTTEN) Anne! Sanki bir rüyada yaşıyorum anne. Gül bahçelerinin içinde geziniyorum şu anda. Güzelliklerin içinde daha güzel bir çiçek kümesi gözüme iliştiğinde, canımın çektiği yetiyor bana. Mesafe mefhumu yok oluyor birdenbire. Kendimi rengârenk, yeryüzünde bir benzerini göremediğim, o mis kokulu çiçeklerin içinde buluyorum anında. Bazen kuş oluyorum, uçuyorum ağaçtan ağaca, daldan dala. Gökyüzünde asılı gibi duran sırça köşkleri dolaşıyorum bazen. Her şey o kadar doğal, o kadar güzel ki, irade etmem yetiyor bütün bu nimetlere sahip olmama. Şükrediyorum bana bu güzellikleri bahşeden Yaratanıma. Bir akarsu üzerinde uçarken, şahit olduğum bir hadiseyi size aktarmak istiyorum anne. Mini mini bir yavru, apar topar kabaca sarılmış bez parçalarıyla, kamıştan örülmüş bir sepetin içinde mışıl mışıl uyuyor. Hafif ve sakin akan su, görkemli bir sarayın yanına kadar sürüklüyor sepeti. Asiye anne, sudan çıkararak saraya götürüyor sepetteki küçük yavruyu. Soruyorum meleklere bu garip olayı. Firavunun emriyle, Beni İsrail soyundan gelen erkek çocukların öldürüldüğünü, Allah’ın iradesiyle küçük Musa’nın kralın sarayında büyümesi gerektiğini anlatıyorlar bana anne. Burada zaman mefhumu yok. Burada mekân mefhumu yok. Burada olumsuz hiçbir şey yok. Bilgi edinmek istediğin zaman, irade etmen yetiyor anne. Binlerce masum çocuğun ve hamile kadınların katledildiğini öğreniyorum, saltanat korkusuyla. Ama bunlar korkuya çare olamıyor asla. Musa, şefkatli ellerde büyüyor firavun sarayında. Kadın çocuk demeden katledilen bir kavmi kurtarıyor zulümden Musa. Bu, lanetlenmiş kavmin tek kurtuluşu değil anne. Dedelerimden Osmanoğulları da ellerinden tutmuş bir zamanlar zulüm gören bu nankör kavmin. Allah’a isyan etmişler anne. Peygamberlerini katletmişler, jurnalcilik yaparak İsa’yı yakalatmışlar, münafıklıklarıyla peygamberimize de çeşitli zulümler yapılmasına vesile olmuşlar tarih sahnelerinde. Şimdi firavuna taş çıkartırcasına melanetlerine devam ediyorlar anne. Ben burada iyiyim. Şakağımdaki kırmızı şarapnel izini o kadar çok seviyorum ki anne, onu hep bir zafer madalyası gibi üzerimde taşımak istiyorum. Ha, az kalsın unutuyordum. Pabucumun birini yıkılan okulumun bahçesinde düşürmüştüm kanlı haliyle. Bulursanız, birbirimize kavuşuncaya kadar hatıra olarak saklayın itinayla. Hadi, hoşça kalın.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!