Bu bin yıllık kardeşliği,
Bozanlara lanet olsun.
Çare bilip kalleşliği,
Azanlara lanet olsun.
Bir bütünüz çağlar boyu,
Galip gelmiş hep sağduyu..
Kara gözlüm bu ayrılık yetişir,
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Devamını Oku
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Hocam yüreğinize sağlık. Tespitiniz doğru bizler bunun bilincindeyiz.Şiirinizin konusu itirabiyle mutlaka okunması gereken bir şiir olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim.Selamlarımla tam puan.
sosyal içerikli,duygularımızın tercümanı güzel bir şiir okudum usta kaleminizden ,tebrikler dost yüreğe...
Bir bütünüz çağlar boyu,
Galip gelmiş hep sağduyu..
Bu birliğe her gün kuyu,
Kazanlara lanet olsun! LANET OLSUN.! yillardir kendi kendimizi yemekten baska birsey yapilmadi milletimizin kan agladigi bu gecen yillar boyunca dikkatler hep baska taraflara cekilmek istendi ve basarildida yillardir süren partilerin politika sekilleri halkimizi dahada birbirine düsman etti dünden bu gune bunlarin tümüne sebep olanlara Lanet olsun derim Yüreginize saglik Kaleminiz Düsünceleriniz gibi Daim Olsun Hersey Gönlünüzce Olsun Saygi ve Sevgilerimle
Ruanda hikayesi
Ruanda, küçük bir Afrika ülkesi… Uganda, Tanzanya ve Burundi sınır komşuları.
Nüfusu: 9,907,509
Okur-yazar oranı: % 70,4
Din: Halkın % 82,5’u Hıristiyan, % 5’i Müslüman.
Resmi diller: Kinyaruandaca, Fransızca ve İngilizce.
Doğal kaynaklar: Altın, kalay cevheri, tungsten cevheri, metan gazı.
Kişi başına yıllık gelir: 1000 dolar.
Halkın % 60’ı yoksulluk sınırı altında.
Ruanda, 1860 yılında Almanya’nın sömürgesi oldu.
Almanlar Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkınca, Ruanda 1916 yılında Belçika’nın boyunduruğu altına girdi.
Belçikalı egemenler, Ruanda’yı kolayca yönetebilmek için, sömürgecilerin o çok iyi bilinen ‘Böl ve Yönet’ yöntemini hemen uygulamak istediler. Ama önce, bunun için bir haklı neden ya da nedenler bulmalı idiler…
Belçikalı egemenler Ruandalıları dini inançlarına göre bölemiyorlardı, çünkü halkın büyük çoğunluğu Hıristiyan misyonerlerin onlarca yıl süren yoğun çabaları sonucu Hıristiyan olmuştu. Öyleyse, dini inanca dayalı bir ayrımcılık söz konusu olamazdı. Ruandalıları etnik kökene göre ayrıştırmak da olanaksız görülüyordu. Gerçi Ruandalıların bir kısmı çiftçilik bir kısmı da hayvancılık yapıyordu ama, bu farklılık derin bir ayrımcılık yaratmaya elverişli değildi.
Belçikalı egemenler en sonunda Ruandalıları bölecek, akıllara durgunluk veren bir formül buldular.
Ruandalıları ‘burnu uzun olanlar’ ve ‘burnu kısa ve basık olanlar’ diye ikiye ayırdılar.
Bu, şaka değil!
Belçikalı sömürgeciler, burnu uzun olanlara ‘Tutsi’, burnu kısa ve basık olanlara ‘Hutu’ dediler. Elbette, sadece böyle demekle kalmadılar. Tutsilerin, soylu, kültürlü, yetenekli olduğuna toplumu ikna etmeye çalışıp, kendilerine hizmet edecek yöneticileri Tutsilerden seçtiler.
Aslında, burnu uzun Tutsiler azınlıktaydı. Ruandalıların çoğunluğu kısa ve basık burunlu Hutulardı. Pekiyi, Belçikalı sömürgeciler, kendilerinin yaratıp ortaya çıkardığı ayrımcılıkta neden çoğunluktaki Hutuları değil de azınlıkta olan Tutsileri kendilerine yakın kişiler olarak seçmişlerdi?
Sömürgeciler, ‘Böl ve Yönet’ yöntemini uygularken, hep şu ilkeye bağlı kalırlar. Bölünme sonucu ortaya çıkan sınıflardan, azınlık olanını, kendilerine işbirlikçi olarak seçerler. Azınlıkta olanlar aracılığıyla, çoğunluk üzerinde baskı kurup denetimi sağlarlar. Azınlıkta olanlar, konumları nedeniyle, çoğunlukla baş edemeyeceklerini bildiklerinden sürekli olarak efendilerine bağlı kalırlar.
Yaratılan bu yapay bölünme, pek tabii ki tutarlı değildir. Tutsilerle, Hutular arasında kan, soy ve kültür farkı yoktu. Tutsilerle, Hutuların genetikleri de aynıydı. Ama, ne gam, dervişin fikri başka…
Belçikalı sömürgeciler, Tutsi seçkinlerini kullanarak, Belçika’nın politikalarını dayatmayı başardılar. Yerel yönetimlere, Tutsileri getirerek egemenliklerini pekiştirdiler.
Ancak 1950’lerde ortaya çıkan ve 1960’larda süren Afrika Milliyetçiliği rüzgarı Orta Afrika’da esmeye başlayınca, işin tadı kaçtı... Afrikalılar, sömürgecilere karşı başkaldırıyordu. Eylemin öncüleri, Birleşik Afrika ve tüm Afrikalılara eşitlik istiyordu.
İşte bu rüzgardan cesaretlenen Ruanda’nın Hutuları, Tutsilere başkaldırdılar. Kasım 1959’da Tutsilerle Hutular arasında silahlı çatışma çıktı. Binlerce Tutsi öldürüldü, binlercesi de komşu Uganda’ya kaçtı. Belçikalı sömürgecilerin başlattığı ayrımcılık sonucu Ruanda’da bir iç savaş çıkmıştı.
1 Temmuz 1962’de Ruanda, bağımsızlığına kavuştu. Ancak Belçikalı sömürgecilerin neden olduğu iç savaş durmadı. Hutularla Tutsiler arasındaki katliamlar aralıklarla sürdü.
Ruanda’da iç savaş 1994 yılında soykırım boyutlarına ulaştı. Çoğunluğu Tutsi olan 800 bin Ruandalı öldürüldü.
Toplumun tümü için, demokratik ve sosyo-ekonomik gelişmeyi öngören planlı, programlı, eşgüdümlenmiş bir vizyonu olmayıp da, 'Güzel şeyler olacak 'kolaycılığı ile aklı evvelliği kimseciklere bırakmayıp türban, imam-hatip okulları, Silivri davası ve nihayet açılım teraneleriyle ve de azgın bir yandaş medya ile toplumsal görüş farklılıklarını düşmanca karşıtlıklara dönüştürerek ülkeyi yönetip, iktidarlarını sürdürmeye çabalayanlar ülkeyi ne hale getirdiniz??
---
kutluyorum duyarlı yüreği..belki bu yazı ışık tutar neden bu hale geldiğimize şair..saygılar..
Hani ne derler su uyur düşman uyumaz. soğuk savaş bitti. rusya dağıldı.ama TÜRK MİLLETİ'İnin düşmanları hiç eksilmedi daha da artı. çünkü Allah bize öyle güzel bir ülke nasip etmiş ki.yazı ,kışı ayrı bir güzel.yerin üstü, yerin altı apayrı değerde kıymette.halkı( Türk,Alevi,Kürt,Rum,Gürcü,Çerkez,Pomak,Azeri,vs) apayrı bir güzellik, dirlik içinde.zengin bir kültür. eğer bu uğraşı avrupanın tamamına yapsalardı yerle bir olurdu.yüzsenedir bir türlü amaçlarına ulaşamadılar.çünkü biz herşeyimizle iç içe mozaik olmuşuz.insanı insan gibi sevnişiz. birbirimize herşeyimizle saygı duymuşuz. inşallah hedefleri bir kez daha tutmayacak kendi ayaklarına dolaşacak.yüreğinize ve kaleminiz sağlık.
Sevgili dost kalem, duyarlılığınızı ve sizi çok iyi anlıyorum ama burada kimseyi kırmamaya çalıştıkça onlar bizleri kırmaya devam edecektir. ŞİİRİNİZİ çok beğendim ve zevkle okudum, ancak şiirinizin hikayesine bu hafta içinde yazdığım bir köşe yazımı vereceğim size. Uameıum beni anlayışla karşılarsınız. Şiire tam puan.
Terörün Geçek Yüzü
Yıllardır süregelen terör olaylarının, yıkılan ocakların ve yanan yüreklerin sebebi AB ve Amerika’nın işbirliğiyle Türkiye üzerinde oynadıkları oyundur.
İnsan haklarından bahseden ve bu konuda dünyada öncülük yapan bu faşist ülkeler kendi menfaatleri olduğunda kıyımlar yapan, ayrımcılık ve ırkçılığın alasını yapan egoist zihniyetli ülkelerdir. (Hepsinin tarihlerinde nasıl katliamlar yaptıkları kayıtlıdır)
Neden Türkiye üzerinde oynanıyor bu oyunlar diye soracak olursak elbette ki yer altı kaynaklarımızın çok zengin ve dünyaya yetecek kapasitede büyük olmasıdır. Avrupa birliğinin batmak üzere olduğunu artık bilmeyen kalmadı. Öte yandan Amerika’nın da beş yıla kalmadan parçalanacağı, ekonomisinin tamamen çöktüğünü, yakın tarihte 15- 20 parçaya bölüneceklerini her fırsatta ekonomistlerimiz ve siyasi bilim adamlarımız söylemektedir. Buradan çıkarttığımız netice ise bu ülkeler kurtuluş olarak Türkiye de ki yer altı kaynaklarına umut bağlamaktadırlar. Bunu açıkça dile getirmiş, “Türkiye, Türklere bırakılmayacak kadar zengin bir ülkedir” diyebilme cüretini bile kendilerinde görmüşlerdir.
Oysa Amerika’yı ve AB ülkelerini gözlerinde büyütenlerin bu ülkelerin arka bahçelerinden ya haberleri yok ya da görmezden geliyorlar diyebiliriz.
Bizim doğu bölgelerimizde ki halkımızı kolaylıkla kandırılmalarının en büyük nedeni ise şimdiye kadar süregelen ve bunu geçmiş hükümetlerimizin de işlerine geldiği için göz yumdukları feodal düzendir.
Yine bu feodal düzeni kullanan ve şimdiye kadar o pek çok insan hakları savunucusu görünen AB ülkeleri neden ses çıkartmadılar? Neden bu bölgenizde toprak referandumu yapınız, köleliği engelleyiniz demediler? Tabi ki bu feodal düzen işlerine geldiği ve bu günlerin yatırımını yaptıkları için bu sessiz savaşı sürdürmeleri gerektiğindendi.
İşin en önemli tarafı da Türkiye üzerinde bu oyunları oynayan dış güçlerin ülkemiz içerisinde gerek halktan gerekse otorite ve aydın kesimlerden gaflet delalet ve ihanette olabilen işbirlikçiler bulması ve onlarla birlikte emellerine daha kolay ulaşmaya çalışmalarıdır. Yani, burada Türk milletinin ulusal dayanışma içerisinde yapacağı ilk iş, ilk hamle bu işbirlikçi hainlerden kurtulmanın yollarını araması ve bu şekilde işbirlikçilerin ellerinin kollarının bağlanmasını sağlamasıdır.
Şimdiye kadar bizim Kürt vatandaşlarımızla hiçbir sorunumuz yoktur olmamıştır da, Geçmişte karşılıklı olarak her ne kadar olumsuzluklar yaşanmış olsa da bunları sinemize sarmış belli bir seviyeye yükselmiş yakınlıklarımız akrabalıklarımız olmuş iç içe kardeş kardeşe yaşamış yaşamakta olan bir milletiz. Geçmişle yaşamak geçmişin hesabını gütmek hiçbir kişiyi ve toplumu ileriye getirmeyecektir. Türk milleti her zaman tüm etnik kökenli insanlara veya tüm yabancı ülkelere daima saygılı olmuş sevgisini vermiş bir dilim ekmeğini dahi paylaşımcı olmuş bir ulustur.
Ta ezelden beridir hiçbir ayrımcılık düşünmeden her tür ırktan ve kökenden milletle iç içe yaşamış insanca birlikte yaşamayı ilke edinmiştir. Bundan böyle de bu anlayış bu kültür devam edecektir.
Yeter ki faşist güçler bizleri rahat bıraksınlar.
Yeter ki bu gerçeği yanlışa giden bazı vatandaşlarımız görsünler.
Yeter ki bu güzelim yurdumuzun üniter yapımızı korumak, iç barışı sağlamak için herkes üzerine düşen görevi özveriyle yapsın doğruya dönsün.
Yeter ki en önemlisi emperyalist faşist güçlerin oyununu el ele vererek hep birlikte bozalım.
Yeter ki güzelim ülkemizin hepimizi bağrına basacak güce ve kültüre sahip olduğunu unutmayalım.
Yüreğinizden sevgi eksik olmasın..
biz okurlarına böylesi güzel
anlamlı paylaşımlar
sundugun için sizi kutlarım
salim erben
Gerçekleri anlatmaya cesareti olmayan veya,aptal muamalesi gören,aslında hiçbir kötü niyeti olmayan insanlarımızın dili olmuşsunuz.kaleminize ,yüreğinize sağlık.inşallah,uyuyan halkımız,gafletten uyanacak,birlik ve beraberliğimize zarar gelmeyecektir.
satılmışlara,bölücülere,ihaneti marifet sanalara,göz yaşından nemalanmayı meslek edinenlere......lanet olsun üstad, diline,yüreğine sağlık. Tam puan
Duyarli ve ince bir donum noktasinda yasanilanlara yazilmis icerikli ve anlamli siiriniz icin tesekkurler...dillerimizin,dinlerimizin,dusuncelerimizin ve kalemlerimizin kardesligi ile bende basari ve saygi diliyorum,
Bu şiir ile ilgili 114 tane yorum bulunmakta