adın üzre sualler sorulur buralarda
güzelliğinin artıkları
kaşık kenarına bıraktığın dudak izleri
ve dişlediğin karpuz kabukları
senin yokluğunun şiiri bu lâmia
bırakıp giderken beni
ceviz acısı gözyaşlarımla
uykuların tadı kalmadı
sensizliğin türküleri de
beni yanına yoldaş almadı
saatlerin kaç olduğunu sorup durma
karlar üzerine bıraktığın
ayak izlerin kadar
ömrüm kaldı
çevirme eteklerini yolağzına
henüz koklamadığım ıtırlar
yazmadığım satırlar var
beni bu yüzden bir telaş aldı
karşı dağların ardında
yine eski sevdalar yaslı
bilsem gözlerini yummamış maralım
yıllar sonra Kürdili hicazkâr faslı
bari giderken lâmia
bile bile ladesten aldığım
o gri elbiseyi giy de öyle git
dün geceden yakılmış ellerine
ayrılığın kızılca kınası
dökmeden gemiler külünü Endülüs'e
kaldır hâl-i pürmelâl kâkülün
kaldır ki görülmesin
bu kadar döküldüğün
git dokunmam kalkıp gittiğin mindere
anamın genç kız çeyizliği
'kalkanın yerine oturulmaz' demiş töre
ne ağam oturdu bir kere
ne paşam oturdu sereserpe
git dokunmam kalkıp gittiğin mindere
dönmezsen onu kor ateşlerde yakarım
oturur başucuna anamla ağlarım
ısmarladığım gurbet havalarından
künyesi bozuk ahvalin gelecek
seni yaban ellerinde
bensizliğin akrepleri kemirecek
karşı dağların ardında
yine eski sevdalar yaslı
bilsem gözlerini yummamış maralım
yıllar sonra Kürdili hicazkâr faslı
beni suç üstü yakaladın lâmia
ihanetle son celsedeydim
bulutları kirleten bir gururu
yüreğimin sarnıçlarına yağdıramadım
rüştünü ispat etmiş bu hainliği
ele avuca sığdıramadım
puslu camların ardından
seni pek göremiyorum
dağınık saçlarının sırrını
alnına vuran rüzgârın
sarhoşluğuna veriyorum
yasla başını göğsüme lâmia
kaç zamandır saçlarını öremiyorum
karanfil kokulu dudaklarla
üzerime nikahladım günahları
pencere diplerine ilktiğim suçlardan
ve sana dair bozduğum oruçlardan
hesaba çekilirsem bir mabette
avuçlarımdan çivilesinler beni
bıraktığı için avuçlarım
o güzel ellerini
seni buralardan duyamaz oldum lâmia
ne dağları ezer de gelirim
ne buzları çezer de gelirim
eremediğim sırlar aşamadığım surlar
yaramda tuz kaynatan bir gidişin
dillerde ahraz öyküsü var
artık seni gıyabında seviyorum
aşk mektebinin son sınıfında
ihracıma 'kabul' demişsin divânda
çağırma beni lâmia
azraille randevuya gidiyorum
Kayıt Tarihi : 8.3.2006 15:18:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (3)