“Radyoda dilini çözemediğim bir şarkı çalınmakta, ben ise yine o öksüz gecelerden birine karışıyorum. Dışarıda bardaktan boşanırcasına yağmur var. Yağmur, sensizliği daha bir yoğuruyor sanki yüreğimde. Bir kaç kadeh içtikten sonra hele de! ”
Herkes veda etmekte birbirine, sokaklar kadar boş kalmakta artık sevdalar. Her geçen gün “Hoş geldin! ” demeyi unutur olduk birbirimize. Aşk şekil değiştirir mi bilmiyorum ama kime sorsam, hiç bilip görmediği, şahit olmadığı eski aşklardan dem vurmaktalar.
“Ah o eski aşklar yok mu? ”
Seni de, beni de bu hale getirendir aşk. Faili bellidir yüreğimin katilinin. Mutluluklarımızı gözlerimizden ve gülüşlerimizden ayırıp insafsızca, hiç sevmemişiz gibi o gülüşleri, sırtımızı dönüp gider olduk.
Düpedüz vefasız olduk!
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim