Lal Rengi Bahçelerde Yüreğimin Sürgün Fi ...

Fatma Avcı 2
226

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Lal Rengi Bahçelerde Yüreğimin Sürgün Filizi

Koskoca bir ömre sığdırılan kısacık anlardı yaşadıklarımız. Nasılda mutluyduk hayatın acımasızlığına karşın. Gülebiliyor eğlenebiliyorduk. Dış dünyaya kapattığımız kapılarımızın ardında. Dolunayın enerjisiydi, ruhumuzun hengâmesine ışık tutan…

Korkular yaşıyorum. Dönüşünün serap olması endişelendiriyor. Eski yaraların kanamasından korkuyorum. Hiç kapanmamış olan, ufak bir tırnak darbesiyle kanamaya hazır yaralar. Yabancılaşmış ruhun ve donuk bakışlarında bizden bir iz arıyorum.

Sahi, neden gitmiştin? Seni benden uzaklara götüren neydi? Sebebini bile söylemeden, ardına bile bakmadan çekip gitmiştin. Ayrılıklar ölümle kardeşti hani? Neden döndün?

Bıraktığın enkazın parçalarını toplamaksa niyetin, o enkazdan sadece toz zerrecikleri kaldı. Kalan her zerre ise senden bir parça. Sakın dokunma onlara, kirlenmiş ellerin ve yüreğin o enkazın kutsallığını bozar. O zerreler ki, senin gidişinle ateşe düşen kâğıtlar gibi kıvrıldılar. Soğuk ve yağmurlu akşamlarda ruhumun dinliğini bulması için o enkazın külleri arasında dolandım. Senden kalan anıları anlattılar bana tekrar tekrar. Yakutun kızıllığındaki tenha sürgün yerlerinde, gölgelerin koyuluğunda yaşarken ben, bana yoldaş bana arkadaş oldular.

Babasını bekleyen küçük çocuğun masumiyeti ile cama her yaşlanışımda senin bir gün döneceğini fısıldadılar. Sümbül gibi boynu büküklüğüme dayanmayıp senin şarkılarını söylediler. Canımın her yandığında gül yapraklarından yapılmış merhemlerle sardılar, senin kokunu karıştırarak. Seni seninle onardılar.

Zaman zaman ağırlaşan dilimin söylediklerini, yürek kulağımla dinledim. Birlikte söyleşerek acımın azalmasına ve kaybolan zamanın ardından ağlıyorduk, mum gibi kendi gözyaşımda boğulana kadar. Aşkı kucaklarken verdiği azaplar karşısında, kendini alevlere teslim eden pervanenin yok oluşuyla eşleşiyordum. Gri bulutları toplayıp elime, hüzünlerimde yağdırıyordum yeryüzüne.

Akşamın alacasında kalan siluetin son yolcusu gibi ardına bakmadan gidişin aklıma geliyor. Buz kesen yanaklarımdan akan yaşların içimin ateşini söndürmeyişi. Nasılda kahrolmuştum gidişinle. Lal rengi bahçelerde yüreğimin sürgün filizi kırılmıştı. Kan revan gözlerle yitik zamanlara ağlıyordum. Lime lime olmuş yüreğimle gözyaşı denizimde boğuluyordum. Bitmemiş sevda üzerin söylenen türküleri dinleyip, kalabalık caddelere yalnızlığımı haykırıyordum.

Kimliksiz biriyle yaşanan duygu yoğunluğunu kapatmaya çalışırken puzzelın eksik parçalarını tamamlamaya çalışıyordum. Sürgündeki dilimi geri getiriyorum. Hücremin küçük penceresinden seslenerek sesimi ulaştırmaya çalışıyordum serseri ruhuna.

Zaman uzun gölgeler gibi akıp geçti. Boşluğa akan sevginin önüne bentler çektim, yarattığım sevgi umanında kaybolmak için. Çektiğim acılar bana hissetmeyi öğretti.

Ezberlettiğin hüzün şarkılarını unutmaya çalışırken nameler beynimden benliğime akıyordu. Kahkahaya gizlenmiş hıçkırığın yansıması gibi. Görünmez aynada bir fotoğraf karesine sıkışmış zamanda yaşıyordum. Sana kapılarını kapatmayan yüreğime söz geçiremiyorum. Kaybedilmiş umutlar kervanında kendime yer seçiyorum.

Dönüşünün mutluğunu yaşamak isterdim hem de yüreğimin her köşesinde. Fakat, konakladığın bedenlerde üzerinde izler kalmış. Gözlerinde sevgisizlik, ruhunu bencillik sarmış.

Giderken bıraktığın yürek mektubumu okurken aslında sevdiğimin sen değil, senin görüntünde kendi yarattığım sevgiliyi sevdiğimi anladım. Mülteci yüreğimde kaybolmuşluklar içinde büyüttüğüm yurtsuz, isimsiz, azgın lodos fırtınalarında koruduğum sürgün sevdamdın.

Sırt çantama koyduğum yüreğimle dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkıyorum. Bilinmezliğin ortasında değişken akan zamana inat.

21.09.2011

Fatma Avcı 2
Kayıt Tarihi : 21.9.2011 11:21:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mustafa Bay
    Mustafa Bay

    Ardına bakmadan bırakıp gidenlerin, tekrar geri dönüşlerinde eksilenleri anlatıyor yazı...
    O eksilenler ki, bir daha geri konamayacak şeylerdir... Sevgidir işi başı... Sonra kaybolan güvendir.. Samimiyettir... Bir daha giderse kuşkusunun onulmaz endişesidir... Bir daha eskisi olunmayacağının çıplak gerçeğidir...
    Yine etkili bir denemeydi Fatma(Deniz) Hanım... Seçkin bir ifade tarzıyla, duyguların okuyana başarılı bir geçişiydi... Tebrik ederim...
    Selamlar, saygılar sayfanızdan...

    Cevap Yaz
  • Sadık Turan
    Sadık Turan

    Yaşanmışlığın yıprattığı yüreğin burukluğu yansımış çalışmanıza. Güzeldi tebrikler.

    Cevap Yaz
  • Tahir Eker
    Tahir Eker

    Aslında dostum ne giden var ne de gelen yaşamda.Geleni biz yarattık. Giden de bizim var saydığımız değil mi? Esen fırtınalar başımızda saçlarımızı savurur. Gel- gitler yüreğimizde. Denizi düşün Kıyıya bir şeyler bırakır gellerde ve kıyıdan bir şeyler alır gitlerede. Ve deniz böyle vardır homurtularıyla. Deniz öğretmenim gibi. Muzik misali homurtularını yüreğiyle dinleyenler duyar becileyin. Arada bir soluklan ha DENİZ gibi. Esen kal.

    Cevap Yaz
  • Naime Özeren
    Naime Özeren

    Mutlu bir ömür yoktur dost. Sadece yaşamda mutlu anlar vardır.Bulunduğun ortamda mutlu olmaya bak. Asla altın tabakta sunulmaz mutluluklar ve de sonsuza kadar sürmez.

    Hüzünlü de olsa akıcı bir dille yazılmış hoş bir deneme yazısıydı. Kutladım tam puanla ve sevgimle...

    Cevap Yaz
  • Mustafa Yılmaz
    Mustafa Yılmaz

    Ek yaşam zamanlarındaki kayboluşlar...
    Ben kimdim ve bu sevgideki parçalanmadaki rolüm neydi?
    Az daha merhametli olabilseydim, az daha katlanabilir kalabilseydim içinde daha mı yeşerecekti sevgi yolundaki çimenlerde yaşamım mı darlıktan kurtulacaktı?
    Kabus rüyalarımın arkasındaki şaşkınlığı bilmiyor muydum, nedenlerini, niçinlerini çünküsüzlüğe bağlarken, sevgide çünkünün çok yavan kalacağını bilmiyor muydum, çünküsüz bir yaşam vaat etmemiş miydik birbirimize, nedendi şimdi bu şaşkınlıklarımız ki?
    mustafa yılmaz

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (15)

Fatma Avcı 2